23 Mayıs 2021 Pazar

YAYIN VE BLOG İÇERİĞİ

 





ZAMANSIZ TARİH DERGİSİ

YIL/ SAYI : 2020-2021/ 1

GENEL YAYIN YÖNETMENİ: H.VEYSEL KIRLANGIÇ-  TARİH ÖĞRETMENİ

YAYIN YÖNETMENLERİ

AZRA NAZ TÜRKLÜ

TUNA DERMANCI

YAĞIZ ATİNEL

YAZI ARAŞTIRMA:

AZRA NAZ TÜRKLÜ

ALARA  MENEMENLİOĞLU

BATI FLORAT

BEYZA KARADAĞ

ECE KAYA

ELİF BAYKARA

SEDAT GÜL

SELİN  LARA SUNA

SİNEM ALTINER

SUDE DÜZSÖZ

İNCİGÜL ÇİFTÇİ

TUNA DERMANCI

YAĞMUR ÖYKÜ ALTINTAŞ

YAĞIZ ATİNEL


İÇİNDEKİLER

GİRİŞ--''HER ŞEY DEĞİŞİR AMA HİÇBİR ŞEY YOK OLMAZ''--

NAZİLERİN YÜKSELİŞİ--BATI FLORAT--

YENİDEN BİR SAVAŞ--II.DÜNYA SAVAŞI--AZRA NAZ TÜRKLÜ--

II.DÜNYA SAVAŞINDAKİ CEPHELER--TUNA DERMANCI--

SORULARLA II.DÜNYA SAVAŞI

II.DÜNYA SAVAŞI ASKERİ HAREKATLARI---BATI FLORAT--

SAVAŞ OYUNU--BEYZA KARADAĞ---

RESİMLE II.DÜNYA SAVAŞI--SİNEM ALTINER---

II.DÜNYA SAVAŞINA DAMGASINI VURAN LİDERLER--SUDE DÜZSÖZ--

İLAHİ RÜZGAR-''KAMİKAZE''

NAZİLERİN UZAY PROGRAMI--YAĞIZ ATİNEL--

ÇİZGİ VE KARİKATÜRLERLE II.DÜNYA SAVAŞI

II.DÜNYA SAVAŞINA YÖNELİK FİLM TAVSİYELERİM--ALARA MENEMENLİOĞLU--

UZAK DOĞUNUN MİĞVER GÜCÜ JAPONYA---SEDAT GÜL---

SAVAŞ YILLARINDA TÜRKİYEDE KRON TİCARETİ---ELİF BAYKARA---

II.DÜNYA SAVAŞINA YÖNELİK İLGİMÇ BİLGİLER---AZRA NAZ TÜRKLÜ---

II.DÜNYA SAVAŞINDAKİ İLGİNÇ SİLAHLAR--İNCİGÜL ÇİFTÇİ---

SAVAŞTAKİ KRALİÇE --2.ELİZABETH-- VE GECE CADILARI---YAĞMUR ÖYKÜ ALTINTAŞ

HOLOKOST---BATI FLORAT---

GÜNÜMÜZ SİYASETİNİN PROPAGANDA BAKANI ''GOBBELS''

II.DÜNYA SAVAŞINDAKİ KESKİN NİŞANCILAR--TUNA DERMANCI--

ÇUVALDAN DA ÖTE---ECE KAYA---

II.DÜNYA SAVAŞININ GÖRSEL PROPAGANDA UNSURLARI---SELİN LARA SUNA---



                                      

17 Mayıs 2021 Pazartesi

''HER ŞEY DEĞİŞİR, AMA HİÇBİR ŞEY YOK OLMAZ"

 

ZAMANSIZ TARİH DERGİSİ HAKKINDA

Gelişim Koleji Tarih kulübü olarak bu sene ilk sayısını çıkaracağımız dergimiz tam da bu heyecanı, gizemi yaşatmak için büyüleyici bir yola çıktı. ‘’ZAMANSIZ’’ isimli dergimizi öğrencilerimizin ortak kararı ve katılımıyla belirledik. ZAMANSIZ ismi kelime karşılığı beklenmedik an olmasından ziyade bizim için ebedi olacak, yaptığımız çalışmalarla etkisini uzun süre devam ettirecek, daim olacak her an ulaşılabilip, fayda sağlayabilecek bir ürün oluşturma amacıyla bizi harekete geçirdi. HER ŞEY DEĞİŞİR, AMA HİÇBİR ŞEY YOK OLMAZ" sözüyle de TARİH gibi SONSUZLUK VE SÜREKLİLİĞİ İÇERECEK  ‘’ZAMANSIZ’’ dergimizi sizlerin takdir ve beğenisine sunuyoruz.  Kütüphanelerde, dijital platformlarda, arşivlerde yer alacak  dergimizde birbirinden ilginç konularla yoluna ve misyonuna devam edecektir. Bu tarihsel yol ve süreçte ise dergimizin ilk konusunu II.DÜNYA SAVAŞI olarak belirledik.

Nun, Volk, steh auf ve Sturm brich los! "Şimdi, insanlar, ayağa kalkın ve fırtına kopsun!"
Joseph Goebbels

Birinci Dünya Savaşı sonunda yapılan antlaşmalar, o an için silahları susturmuş, ama gerçek bir barış


ortamı tesis edememişti. Örneğin Almanya ile Fransa arasında, 1918 yılının 11. ayının 11. günü, saat 11’de yürürlüğe giren ateşkes antlaşması, Compiègne ormanındaki Rethondes İstasyonu’nda bir tren vagonunda imzalanmıştı. Aynı vagon, çok değil, 22 sene sonra bir antlaşmaya daha şahit olacaktı. Bu kez teslim alınan Fransa, teslim alansa Adolf Hitler’di. İkinci Dünya Savaşı dünya tarihinin bilançosu olarak en ağır savaşıdır. Bu savaşta cephe ve cephe gerisi ayrımı anlamını yitirmiş, şehirler ve siviller bombalanmış, yıkılmaz denilen hatlar, aşılmaz denilen barikatlar düşmüş, istihbarat ve teknoloji savaşları çatışmaların gidişatını derinden etkilemiş, insanlık Nazi vahşeti ve soykırım kavramı ile tanışmış ve savaşı neticelendiren de yine sivilleri hedef alan atom bombaları olmuştur.  

Böyle bir savaşın nedenlerini, gelişimini, sonuçlarını,  siyasi, sosyo-ekonomik, kültürel yönünü, kan donduran ölümcül silah ve projelerini, yoklukta tasarlanan kıyafetleri, günümüz siyasetini etkileyen propaganda söz, afiş ve filmlerini, insanlığın unutamayacak anıları, soykırımları ve buna benzer ilginizi çekebilecek bir çok konuyu araştırarak sizlere sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

NAZİLERİN YÜKSELİŞİ--BATI FLORAT---

 

II.Dünya Savaşı denildiğinde kuşkusuz akla Nazi partisi gelir. Bu yazıda Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi yani Nazilerin Almanya’da nasıl yükseldiğini ve bu yükselişteki etkenlerden bahsedeceğiz. Dünyayı derinden etkileyen bu siyasi oluşumu, tarih biliminin yardımıyla yakından inceleyeceğiz.



ALMANYA’NIN BÜYÜK SAVAŞI KAYBETMESİ


İttifak Devletleri safında savaşan Alman İmparatorluğu 4 yıl boyunca İtilaf Devletleri ile amansız bir mücadeleye girişmiştir. Lakin özellikle 1917-1918 yılları arası Batı Cephesinde alınan başarısız sonuçlar Alman İmparatorluğu’nun direncini kırmıştır. ABD’nin 1917’de İtilaf Devletlerinin safında savaşa girmesi ve Avrupa’ya asker göndermesi, savaşın sonucunu belirlemiştir. Sonuçta 11 Kasım 1918’de Alman İmparatorluğu, İngiltere ve Fransa ile Rethondes Antlaşması’nı İmzalamıştır. Bu antlaşma neticesinde Batı Cephesindeki askeri mücadele sonuçlanmış, Alman İmparatorluğu teslim olmuştur. Almanya teslim olduktan sonraki süreçte ülkedeki Marksist unsurlar ülkede ihtilal yapmaya kalkışmışlardır ve bunun neticesinde ülkede 1 yıl boyunca sürecek olan siyasi karışıklıklar başlamıştır. Marksistler Bavyera Bölgesi gibi önemli bölgelerde çoğunlukta olsalar bile, Alman İmparatorluk Ordusunun desteğini alan Almanya Sosyal Demokrat Partisi lideri Friedrich Ebert iktidarı eline geçirmiştir.  Friedrich Ebert 9 Kasım 1918 tarihinde Weimar Cumhuriyetini ilan etmiştir. İmparatorluk yıkılmış ve yerine halkın idaresine dayanan yeni bir rejim gelmiştir. Weimar Cumhuriyeti 1933 yılına kadar yaşamıştır.
                                                                        Weimar Cumhuriyeti Bayrağı

VERSAY ANTLAŞMASI

Daha önce bahsettiğimiz Rethones Antlaşması sadece ateşkes amaçlıdır. 1.Dünya Savaşı’nda yenilen Almanya tıpkı Mondros Antlaşması gibi çok ağır bir antlaşmayı imzalamıştır. İtilaf Devletlerinin hazırladığı bu antlaşma Almanya’yı kökünden değiştirmiştir. Antlaşma Fransa’daki Versay şehrinde imzalanmıştır. Versay Antlaşmasıyla Almanya stratejik öneme sahip pek çok toprağını kaybetmiştir ve Ordusunu en fazla 100 bin kişiyle sınırlandırmak zorunda kalmıştır. Ayrıca Almanya’nın uçak, denizaltı ve ağır silah üretimi yasaklamıştır. Lakin antlaşmanın en ağır maddesi 231.maddedir. Bu maddeye göre savaşın bütün zararları Almanya üzerine atılmıştır. Savaşın zararlarını Almanya ve müttefikleri karşılayacaktır, bu havadis ile Almanya yüklü miktarda tazminat ödemek zorunda kalmıştır. Birçok tarihçiye göre bu ağır antlaşma Nasyonal Sosyalistlerin Almanya’da iktidar olmasının en önemli olgusudur. Zaten Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin propaganda veya mitinglerine baktığımızda hep Versay Antlaşması’nın geçersiz bir antlaşma olduğuna dahil beyanları görürüz.

                                            VERSAY ANTLAŞMASI NETİCESİNDE ALMAN TOPRAKLARI

ALMANYA’DA EKONOMİK KRİZ

Ağır savaş tazminatı ile karşı karşıya kalan Almanya’yı zor bir süreç bekliyordu. Özellikle savaş sonrası Alman piyasasındaki yüksek fiyat artışları ve döviz artışları ülkeyi büyük bir iktisadi krize sokmuştur. 1921 Temmuz-1922 Ocak arası fiyatlar %156 artmıştır. 1921 yılı sonunda bir dolar 330 Mark olmuştur. Almanya kendi kamu organları ve merkez bankasındaki döviz, savaş taksitlerini ödemek için yetersizdir. Alman Merkez Bankası çaresizlik içerisinde para basmaya başlamıştır. Para basmak enflasyona sebebiyet vermiştir pahalılık daha da arttırmıştır. 1922 Ocak-1922 Temmuz arasındaki dönemde fiyatlar %174 oranında artmıştır. Almanya 1922’deki savaş tazminatını da ödeyememiştir. Bu hiperenflasyona sebebiyet vermiştir. 1922 Temmuz-1923 Ocak arasındaki fiyat artışı hiperenflasyonun etkisiyle %2685’tir. Almanya İtilaf Devletlerine olan savaş tazimatını bir türlü ödeyememiştir. Bunun üzerine Fransa Almanya’nın zengin kömür yatağı bölgesi olan Ruhr Havzasını işgal eder. Bunun üzerine Ruhr bölgesindeki işçiler genel grev ilan ederler. Hükümet bu pasif grevi finanse etmek için para basmaya başlar. Hükümet işçi sınıfının ve küçük burjuvanın maddi durumunu önemsemeksizin, hatta bu grupların maddi gücünü düşürecek işler yapması halkın tepkisini çekmiştir. Nitekim işçi grevi de başarısız olmuştur. Enflasyon o kadar artmıştır ki 1923 Temmuz-1923 Kasım arası insanlık tarihinin gördüğü en büyük hiperenflasyon yaşanmıştır fiyat artışı yaklaşık %374,000,000 (%374 Milyon) olmuştur. 1923 Kasım’ı 1 dolar yaklaşık 4,210,500,000,000 Mark (dört trilyon iki yüz milyar beş yüz milyon) Mark düzeyindedir.

NAZİ PARTİSİNİN YÜKSELİŞİ

Nazi Partisi, Alman İşçi Partisi adıyla 5 Ocak 1919’da Anton Drexler tarafından Münih’te kurulmuştur. O dönem Alman Gizli Polis Teşkilatına bu parti hakkında rapor hazırlamak ile görevlendirilen Adolf Hitler, partinin toplantılarına katılmıştır. Partinin antisemitist ve milliyetçi düşüncelerinden etkilenen Adolf Hitler, kendisine verilen görevden vazgeçip bu partiye katılmıştır. Adolf Hitler kısa sürede etkili hitabet yeteneği ile partiye popülerlik kazandırmıştır.24 Şubat 1920’de parti büyük bir toplantı düzenlemiştir. Toplantıda partinin 25 maddelik programı bizzat Adolf Hitler tarafından okunmuştur. Aynı günde Parti Nasyonal Sosyalist görüşü temsil ettiğini açıklamış ve Partinin ismi Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi olmuştur.  Adolf Hitler 29 Temmuz 1921’de Anton Drexlerden parti koltuğunu devralmıştır. Ve parti, daha fazla üyeyi bünyesine sokmaya devam etmiştir. 1923 yılında öyle güçlü bir siyasi oluşum haline gelmiştir ki, parti Bavyera Eyalet Meclisine darbe yapmaya kalkışmıştır. O dönem Partinin (SA) adlı yarı askeri bir grubu vardır. Bu silahlı milisler ve sivil parti üyeleri 8 Kasım 1923 günü darbeye başlamışlardır. Tarihe Birahane Darbesi olarak geçen bu olay sadece 2 günde Alman Hükümeti tarafından bastırılmıştır. Parti lideri Adolf Hitler’e 5 yıl hapis cezası istenmiştir. Lakin Adolf Hitlerin duruşmalar esnasındaki etkin hitabet yeteneği  Hakimleri etkilemiştir ve sadece 9 ay hapis yatmıştır. Hapiste kendi siyasal ideolojisini anlatan Kavgam kitabını yazmıştır. Darbeden sonra parti kapatılıp teşkilatı dağılsa bile, Adolf Hitlerin 1924’te serbest kalmasıyla  parti yeniden teşkilatlanmış ve 4 Mart seçimlerine hazırlanmıştır. 4 Mart 1924’teki seçimlerde parti sadece %6.5’lik bir oy alabilmiştir. Sonraki seçimlerde parti için pek iyi gitmemiştir. Parti 7 Aralık 1924’teki seçimde ise sadece %3 oy alabilmiştir. Parti 20 Mayıs 1928’de aldığı %2’lik oyla çoğu insan tarafından başarısız bir parti olarak lanse edilmiştir. Lakin 1929 Dünya Ekonomik Krizi ile zaten zor günler içerisinde olan Almanya’nın durumu çok daha kötüleşmiştir. İşçinin ve küçük burjuvanın halini iyi tetkik eden Nazi Partisi sonraki 14 Eylül 1930 Seçimlerinde tam %18.3 oy alarak Almanya’daki büyük partilerin arasına girmiştir. Parti 31 Temmuz 1932’deki Seçimlerde %37.4 oy alarak ana muhalefet partisi olmuştur. Parlamentoda 230 koltuk sayısı ile en yüksek koltuk sayısına sahip parti olmuştur. Lakin yine de herhangi bir parti parlamento da çoğunluğu elde edemediği için Başbakan parlamentodan güvenoyu alamamıştır. Bu yüzden dönemin Cumhurbaşkanı Hindenburg 30 Ocak 1933’te Adolf Hitleri Başbakan yapmıştır. Sonraki 5 Mart 1933 Seçimlerinde %43.9 oy alan Nazi Partisi iktidar olmuştur. Cumhurbaşkanı Hindenburg’un 1934’te ölmesi ile birlikte Adolf Hitler bütün yetkileri kontrolü altına alarak diktatörlüğünü ilan etmiştir. Bu tarihten sonra tüm siyasi partiler ve sendikalar yasaklanmıştır. Eyalet Meclisleri kapatıldı, artık Almanya Berlin’den yönetilecektir. Nasyonal Sosyalizm Alman halkına benimsetilmiş ve bu amaçla çeşitli propagandalar yapılmıştır. Alman halkı yapılan propagandalar neticesinde eski savaşın intikamı ile hareket etmiştir. Ve neticesinde II.Dünya Savaşı başlamıştır.














16 Mayıs 2021 Pazar

YENİDEN BİR SAVAŞ--II.DÜNYA SAVAŞI--AZRA NAZ TÜRKLÜ

 

GİRİŞ

2. Dünya Savaşı, tarihte görülen en yıkıcı, sonuçlarıyla da felaket ve acıya sebep olan bir savaştır. 20.yy insanların ve milletlerin bir kısmını daha iyi bir yaşama sevk ederken birçoklarına da görülmemiş acılar tattırmıştır. İnsanlık tarihi yüzyılın başında ortaya çıkan 1. Dünya Savaşı’nın olumsuz etkilerini unutma fırsatı bulamamışken, aynı zararları 2. Dünya Savaşı ile tekrar yaşamak zorunda kalmıştır. Dünya tarihinin belki de en büyük, en kanlı savaşı olan bu savaş hakkında sayısız sinema filmi ve belgeseller çekilen; makaleler, kitaplar yazılmış; birçok farklı türde sanat eserine konu olan; bu savaşa ilgi hiçbir zaman kaybolmamıştır. Üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen hala bilinmeyenleri gün ışığına çıkan, araştırılan, hakkında konuşulan, düşünülen bir savaştır ve böyle olmaya da devam edecektir hiç kuşkusuz. Nedenleriyle, cepheleriyle, sonuçlarıyla, kayıplarıyla, ilkleriyle, kahramanlarıyla, canileriyle, trajedisiyle, sayısız açıdan en ince ayrıntılarıyla yazılmış, çizilmiş, konuşulmaya da devam edilecektir. Şimdi II. Dünya Savaşının nedenleri, gelişimi, cepheleri ve sonuçları hakkında bir daha tarihe not düşelim.

II. DÜNYA SAVAŞI’NIN NEDENLERİ

Almanya’nın Versay ve Nöyyi Antlaşmalarının haksız maddeler içerdiğini düşünerek bu antlaşmaların yeniden gözden geçirilmesini istemesi.

1. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan barış antlaşmalarıyla çizilen sınırlar milliyetçilik esasına uygun olmadığından, bu durumun etnik çatışmalara ve sınır sorunlarının yaşanmasına sebep olması.

İtalya’nın savaşı kazandığı halde isteklerine ulaşamaması ve iktidara gelen faşistlerin saldırgan bir politika izlemesi.

İmparatorluk kurmak isteyen Japonya’nın Asya’dan Avrupa Devletlerini çıkararak sömürge alanlarını genişletmek istemesi.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra huzursuzluğun artması ve dünya barışını korumak amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti’nin görevini yerine getirememesi.

Japonya’nın Mançurya’yı, İtalya’nın Habeşistan’ı işgal etmesine, Almanya’nın da Rhur Bölgesi’ni silahlandırmasına Milletler Cemiyeti’nin herhangi bir yaptırım uygulayamaması.

İtalya ve Almanya’nın İspanya’daki iç savaşta cumhuriyetçi yönetime karşı faşist General Francisco Franco’nun saflarında savaşmak üzere asker göndererek yeni silah ve uçaklarını denemeleri.

SAVAŞ ÖNCESİNDEKİ YAŞANAN SİYASİ GELİŞMELER

I. Dünya Savaşı sonunda galip devletler, yenilen devletlere siyasi, ekonomik ve askeri kısıtlamalar ve ağır yükümlülükler getiren antlaşmalar imzaladı.

I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti, Rus Çarlığı, Avusturya-Macaristan ve Alman İmparatorluğu’nun yıkılması, Avrupa güç dengesini değiştirdi. I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Sovyet Rusya’nın komünist rejimi uygulaması, uluslararası alandan soyutlanmasına ve dışa kapalı bir politika izlemesine yol açtı.

Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla ortaya çıkan Orta Doğu kuvvetler dengesindeki boşluk, İngiltere ve Fransa’nın yayılmacı politikasıyla dolduruldu. İtilaf Devletleri, Almanya ile ağır şartlar içeren Versay Antlaşması’nı imzaladı. Böylece Almanya’nın Avrupa’yı tehdit etmesi engellenmiş oldu. Ancak Almanya’nın uluslararası alanda bıraktığı boşluk büyük sorunlara yol açtı.

Locarno Antlaşması ile de milletler arası politikada yumuşama ve iş birliğine gidilerek barışın sürekliliğini sağlamak amacıyla silahsızlanma çabalarına girişildi. Dünya bu şekilde barışın sürekliliğini sağlamaya çabalarken 1929 Dünya Ekonomik Buhranı etkilerini dünyanın her yerinde göstermeye başladı. Krizin etkileri siyasi gelişmeleri etkiledi. 1931’de Japonya’nın Mançurya’ya saldırması ve art arda çıkan siyasi buhranlar, dünyayı yeni bir savaşın eşiğine getirdi.

II. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DEVLETLERİN DURUMU 

ALMANYA


Nazilerin Almanya’da iktidara gelmesiyle Alman dış politikası yeniden şekillendi. Üç aşamada gerçekleşen bu dış politikanın ilk hedefi Versay Antlaşması’nın maddelerinden kurtulmaktı.“TEK MİLLET VE TEK DEVLET” olarak adlandırılan ikinci aşamada bütün Almanca konuşan toplulukları tek bir Alman devleti altında toplamak amaçlandı. Alman dış politikasının üçüncü aşaması ise olarak adlandırıldı. Bu aşamada Almanya’nın  topraklarının Alman ırkına yeterli gelmeyeceği düşüncesiyle Avrupa’da yayılma politikası takip etmekti. Nazi Partisinin iktidara gelmesi Versay’la birlikte kurulan devletler başta olmak üzere birçok devleti endişelendirdi.

    Almanya yayılmacı dış politikasının ilk hedefini uygulamaya koydu. Versay’ın getirdiği askerî kısıtlamalardan kurtulmak için gizlice silahlanmaya başladı ve ordusunu güçlendirdi. 1933’te Silahsızlanma Konferansı ve Milletler Cemiyetinden çekildi. Bunun üzerine İngiltere ve Fransa savunmasını güçlendirdi. Bu gelişmeleri fırsat bilen Hitler, ülkesini koruma gerekçesi ile askerliği mecburi hâle getirip asker sayısını daha da arttırdı.

    Versay Antlaşması’yla Fransa’ya bırakılan Saar Bölgesi halk oylaması sonucunda Alman yönetimine geçti (1 Mart 1935). 7 Mart 1936’da Almanya Ren Bölgesi’ne asker gönderdi. Fransa bu durumu kabul etmek zorunda kaldı. Almanya 13 Mart 1938’de Avusturya ile birleştiğini ilan ederek burayı ilhak etti.




    Hitler’in, dış politikadaki ikinci hedefi, Almanya dışındaki Almanların yaşadıkları toprakları almaktı. Çekoslovakya’nın Südetler Bölgesi’nde 3,5 milyon Alman yaşamaktaydı. Hitler, bu ülkedeki Nazilerin çıkardıkları karışıklıklardan yararlandı. 28 Mayıs1938’de Çekoslovakya’yı işgal etme kararı aldı. İtalya, Südet buhranı sırasında Almanya’yı desteklerken İngiltere ve Fransa bu konuda ortak bir cephe oluşturamadı. SSCB ise müttefiki Çekoslovakya’ya iç sorunları ve sınırları ortak olmadığı için yardım gönderemedi.

     Avrupa’da genel bir savaş ihtimalinin ortaya çıkması üzerine Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere arasında 29 Eylül’de Münih Konferansı toplandı. Bu Konferans’ta Südet, Almanya’ya verilirken Çekoslovakya toprakları İngiltere ve Fransa’nın garantisi altına alındı. Bu konferansa davet edilmeyen SSCB, Batılı devletlerden uzaklaşıp Almanya’ya yakınlaştı.

JAPONYA

I. Dünya Savaşı’nda, Avrupalı devletlerin birbiriyle olan mücadeleleri, Uzak Doğu’ya olan ilgilerini azaltmıştı. Japonya, bu durumu fırsat bilerek Asya’daki yayılmasını hızlandırmak istedi. Almanya’ya karşı savaşa girerek Pasifik’te ona ait (Carolina, Marianne ve Marshall) adaları işgal etti.


 Japonya, 1920’li ve 1930’lu yıllarda Uzak Doğu’nun en güçlü devleti oldu ve Asya içlerine kadar yayılmak istedi. Uzak Doğu’da çıkarları olan Avrupa 1922’de “Washington Deniz Silahsızlanması Konferansı”nı toplayarak Japon deniz kuvvetleri sınırlandırdı.

1929 Ekonomik Buhranı’nın çıkması, Japonya’nın, askerî güce dayalı bir yayılmacı politika izlemesinde etkili oldu. Bu doğrultuda Japonya, 1931’de Mançurya’yı işgal ederek Çin’e yöneldi. Japonya Asya’da istediği gibi hareket edebilmek için 1933’te Milletler Cemiyetinden; 1934’te Washington Antlaşması’ndan çekildi. Aynı zamanda 1934’te, “ASYA, ASYALILARINDIR.” diyerek Batılıların Çin’le olan münasebetlerini kesmelerini istedi. Bu gelişmeler, Uzak Doğu’da güçler dengesini bozdu.

ORTAK REFAH ALANI: Japonya, yayılmacı politikasını Asya devletlerinin dayanışması üzerine kurmuştu. Bu politikaya göre bazı Asya bölgeleri, Japonya’nın denetiminde olmalıydı.

JAPONYA’NIN ÇİN’E YÖNELME SEBEPLERİ

• 1936’da İtalya’nın Habeşistan’a saldırısına, Almanya’nın Ren Bölgesi’ne asker sevk etmesine yeterli tepki gösterilememesi,

• Berlin-Roma Mihveri’nin kurulması,

• İngiltere’nin yatıştırma politikasına başlaması ve İspanya’da iç savaşın yaşanması gibi gelişmelerin Avrupa’dan Japonya’ya etkili bir tepkinin gelmeyeceğini göstermesi,

• ABD’nin tarafsızlık politikası gereği buhranlara karışmak istememesi,

• Kasım 1936’da Japonya ve Almanya’nın imzaladığı Pakt ile SSCB’nin baskı altına alınması

İTALYA

I. Dünya Savaşı’nda istediklerini elde edemeyen İtalya, savaşın sonunda siyasi, sosyal ve ekonomik sıkıntılarla karşılaştı. 28 Ekim 1922'de Napoli'den Roma üzerine yürüyen Faşist Partinin "Kara Gömlekliler" harekatıyla hükümet istifa etmiş ve başbakanlığa Mussolini getirildi. Böylelikle İtalya’da 30 Ekim 1922’de Benito Mussolini önderliğinde Faşisizm’i iktidara taşıdı.





İtalya’nın uzun süreden beri sömürgecilik emelleri vardı. Bu emeller, Mussolini ile birlikte “Roma İmparatorluğu’nun yeniden kuruluşu” adı ile millî bir ideal hâline geldi. İtalya yayılmacı bir dış politika izlemeye başladı. Bu doğrultuda 1924’te İtalya, Yugoslavya’ya baskı yaparak “Serbest Şehir” statüsündeki Fiume’yi, topraklarına kattı.


Milletlerarası bir komisyonda görevli İtalya temsilcisinin Yunanistan’da öldürülmesi üzerine İtalya, Yunanistan’a ait Korfu Adası’nı işgal etti.1924 yılı sonunda Arnavutluk’taki bir iç meseleyi fırsat bilerek Arnavutluk’u nüfuzu altına aldı.

İtalya, 1930’lu yıllarda taleplerini arttırarak saldırgan politikasını sürdürdü. Bu sırada, Mussolini Mare Nostrum (Bizim Deniz) idealince eski Roma İmparatorluğu sınırları içinde yer alan Doğu Akdeniz ve Anadolu’yu da yayılma alanları arasında saymaktan çekinmedi.

İtalya’nın Akdeniz’de güçlenmesi Fransa’yı rahatsız etti. Bu sebeple İtalya, Almanya’yı Fransa’ya karşı bir denge unsuru olarak gördü. İngiltere ise I. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da üstünlük sağlayan Fransa’ya karşı İtalya’yı bir denge unsuru olarak gördü. Bu yüzden 1935’e kadar İngiltere-İtalya ilişkileri iyi bir şekilde devam etti. Savaş sonrası ekonomik sıkıntılar ve 1929 Ekonomik Buhranı’nı İtalya’yı oldukça etkiledi ve doğal zenginliklere sahip Habeşistan’a doğru yöneltti.

BERLİN - ROMA - TOKYO

MİHVERİ'NİN KURULMASI

İtalya'nın Habeşistan'ı ele geçirmesinin sonuçlarından biri de, Nazi Almanya'sının ve İtalya'nın birbirine yaklaşması ve uluslar arası politikada güç birliğine gitmeleridir. Nitekim, 1936 yılında İtalya ve Almanya arasında birçok karşılıklı ziyaretler yapılmıştır.  İki devlet birbirlerini her konuda desteklemeye başlamışlardır. Mussolini 1 Kasım 1936'da Milano'da verdiği bir söylevde, bunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur: "Berlin - Roma çizgisi bir taksim çizgisi olmayıp, işbirliği ve barış isteyen bütün Avrupa devletlerinin etrafında toplanabileceği bir mihverdir" demiştir. Bu Pakt ile, Almanya ve Japonya arasında siyasi rejim temeline dayalı bir ittifak yapılmış yapılmış ve bununla "Berlin-Tokyo Mihveri" kurulmuştur. Yayılmacılık konusunda Almanya'dan ve Japonya'dan geri kalmayan İtalya da, 5 Kasım 1937'de Roma'da imzalanan bir antlaşmayla Anti-Komintern Paktı'na katılmıştır. Böylece, İkinci Dünya Savaşı'na giden süreçte önemli bir dönüm noktası olan "Berlin-Roma-Tokyo Mihveri" oluşturulmuş olmaktaydı.

BÖYLELİKLE YENİ BİR DÜNYA SAVAŞINA RAMAK KALMAKTAYDI.SAVAŞIN ÇIKMASI DA ALMANYA’NIN POLONYAY’YI İŞGAL ETMESİYLE BAŞLAYACAKTI.


II.DÜNYA SAVAŞINDAKİ CEPHELER--TUNA DERMANCI--

 

II.DÜNYA SAVAŞI TARAFLAR










Mihver Devletleri:II. Dünya Savaşı'nda Müttefik Devletler bloğuna karşı temel olarak Almanya, İtalya ve Japonya'nın, bunun dışında Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Finlandiya, Bağımsız Hırvatistan Devleti, Vichy Fransası, Arnavutluk, Habeşistan, Mançukuo, Tayland, Burmanya, Hindistan, Filipinler ve Irak'ın oluşturduğu blok.

Müttefik Devletler:Müttefik Devletler, II. Dünya Savaşı sırasında Birleşik Krallık, Fransa, Sovyetler Birliği, ABD ve Çin Cumhuriyeti başta olmak üzere Mihver Devletler'e karşı oluşturulan blok.

II.DÜNYA SAVAŞI CEPHELER

2.Dünya Savaşı sırasında 3 büyük savaş cephesi vardı. Müttefik Devletlerin Almanya ile savaştığı Avrupa Cephesi, ABD ve Japonya'nın savaştığı Asya-Pasifik cephesi ve Almanya ile Sovyetler Birliğinin savaştığı Doğu cephesi.

BATI CEPHESİ

Avrupa Cephesi Nazi Almanya’sının  1 Eylül 1939 sabahı Polonya’ya savaş açmasıyla başlamıştır. Polonya’dan sonra Fransa, Belçika ve Hollanda işgal edilmiştir. İngiltere işgal edilmeye çalışılsa da büyük çabalar sonucu işgalden kurtulmuştur.6 Haziran 1944 gece yarısı Müttefik Paraşütçü Birlikleri'nin Normandiya sahiline iniş yapmasıyla başlayan Normandiya Operasyonundan sonra Amerika’nın yardımıyla Müttefikler kaybettikleri toprakları geri almışlardır.





DOĞU CEPHESİ

Almanya 1941’de Sovyetler Birliğine savaş açıp Doğu Cephesini başlatmıştır. Fransa’nın işgaliyle batıdaki tehditleri ortadan kaldıran Hitler 1941’de Barbarossa Operasyonu ile Sovyetler Birliğine savaş açtı. Almanya savaşın ilk başlarında hızlı bir şekilde ilerlese de Batıdan gelen Amerika tehdidi kötü hava koşulları ve Stalingrad savaşındaki yenilgiden sonra savunmaya geçmiştir. 22 Ağustosta Stalingrad’da başlayan ve üç ay süren mücadele, Almanların yenilgisiyle sonuçlandı. Bu yenilgi Mihver Devletler için bir dönüm noktası oldu.


PASİFİK CEPHESİ

      Japonya’nın PearlHarbor saldırısıyla başlayan Pasifik Cephesi 2.Dünya Savaşının en büyük alanda savaşılan cephesidir. ABD ve Japonya arasında olan bu savaş ABD’nin galibiyetiyle sona ermiştir.2.Dünya Savaşının en büyük olaylarından biri olan atom bombalarının atılması da bu cephede meydana gelmiştir.


AFRİKA CEPHESİ

Afrika cephesi Mısır, Cezayir, Tunus ve Fas’ta Müttefik ve Mihver Devletleri arasında geçen savaşlardır. Savaşlar çoğunlukla Birleşik Krallık ve Almanya arasında geçmiştir.1940’ta Fransa savaş dışı kalırken İtalya’nın savaşa girmesi Akdeniz ve Doğu Afrika’da İngiltere’yi zor durumda bıraktı. Savaşın ilk haftalarında İtalya, Cebelitarık, Malta, İskenderiye ve Süveyş’i;

İngiltere ise Rodos’u ve İtalya’nın endüstri bölgelerini bombaladı. Bundan sonra İtalya, Afrika’da kara harekâtına girdi. İtalya 1940 Ağustosunda İngiltere Fransız Somali'si ile Sudan’a saldırdı ve bu bölgeden İngilizleri çıkarttı.

Akdeniz’e kesin hâkim olmak isteyen İtalyanlar bu kolay başarıdan sonra İngilizleri tüm Afrika’dan çıkarabileceklerini düşünüp Süveyş harekatına karar verdiler. ABD, II. Dünya Savaşı’na girince Kasım 1942’de Fransa’ya ait Atlas Okyanusu ve Akdeniz kıyılarına asker çıkardı. Fas ele geçirilince İngiltere de İtalya’nın Afrika topraklarına karşı saldırıya geçti. 1943

Mayısına gelindiğinde tüm Alman ve İtalyan birlikleri teslim oldu. Müttefikler 250.000 kadar Mihver askerini tutsak aldılar. Bundan sonra müttefikler Avrupa’ya yöneldi


BARIŞA DOĞRU

 AVRUPA’DA SAVAŞIN SONA ERMESİ

14 – 24 Ocak 1943’te Roosevelt ve Churchill, Kazablanka Konferansı’nda aldıkları kararla ‘’Mihver Devletlerin kayıtsız şartsız teslim alınması’’ için harekete geçtiler. İtalya’yı Kuzey Afrika’dan atan Müttefikler Avrupa’ya yöneldi. Saldırı için en uygun yer İtalya idi. Temmuz 1943’te önce Sicilya’nın stratejik noktalarına hava saldırısı düzenledikten sonra denizden çıkarma yapıldı. İngiltere ve ABD’nin bu harekâtı Stalingrad ölçüsünde bir başarı olmamakla beraber Mihver Devletlerin Avrupa’daki yenilmezliği sona erdi. Bu yenilgiler Mussolini’nin otoritesini sarstı. Mussolini, iktidardan düşerken yerine onun görevden aldığı Genel Kurmay Başkanı Mareşal Badoglio başbakan oldu ve Müttefiklerle 3 Eylül 1943’te ateşkes anlaşması imzaladı. Almanya bu düzenlemelere tepki olarak Kuzey İtalya’yı işgal edip bir hava harekâtı ile Mussolini’yi tutsak olduğu yerden kurtardı. Daha sonra Almanlar, Roma’yı ele geçirerek Müttefiklere karşı savunma hattı kurdu. Müttefikler ancak Haziran 1944’te Roma’ya girip 1945 yılının başında Kuzey İtalya’yı ele geçirebildi.

 6 Haziran 1944’te Alman işgali altındaki Fransa’ya İngiliz ve ABD birlikleri Normandiya kıyılarından girmeye başladılar. Almanların çok iyi tahkim ettikleri için hiç beklemedikleri Normandiya’dan Müttefik donanması büyük bir çıkartma yaptı. Müttefik birlikleri büyük kayıplara rağmen başarılı oldu ve Fransa’nın güneyinden gelen birliklerle birleşerek 26 Ağustosta Paris’e ulaştı. Eylül sonlarında Fransa ve Belçika’da savaş sona erdi. Doğuda ise Sovyet ordusu Polonya ve Baltık ülkelerine girdi. Eylülde Bulgaristan SSCB orduları tarafından işgal edildi. Romanya ve Finlandiya ateşkes istedi. Hitler, savaşın son aylarında durumun kötüleştiğini anlayınca işgalci güçlere karşı örgütlenerek gerilla direnişi yapmayı planladı. Ancak bunun için halkın direnme gücü ve zaman kalmamıştı. 

II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru gelecekteki barışın esaslarını saptamak amacıyla Roosevelt, Churchill ve Stalin arasında 4 – 11 Şubat 1945’te Yalta Konferansı yapıldı. Churchill, Balkanlardaki İngiliz etkisinin sona ermesinden, savaş sonunda ABD’nin Avrupa’dan çekilmesinden sonra güçlü bir

SSCB ile tek başına kalmaktan çekiniyordu. Bu nedenle, Fransa’nın da Almanya ve Avusturya’nın işgaline katılmasını sağladı. SSCB, Doğu Avrupa’dan ordularını çekmek ve serbest seçimlerin yapılmasını sağlamak için söz verdi. Daha sonra gerçekleşen San Francisco Konferansı sırasında 7 Mayıs 1945’te Almanya kayıtsız şartsız teslim olmuş ve Avrupa’da savaş sona ermişti. Bunun üzerine Müttefikler arasında Berlin yakınlarında Potsdam’da ABD, İngiltere ve SSCB arasında 17 Temmuz – 2 Ağustos tarihleri arasında yeni bir konferans toplandı. Bu konferansa SSCB adına Stalin, ABD adına Truman katıldı. Potsdam Konferansı’nda, Almanya’nın teslim olmasından sonra ortaya çıkan sorunlar, yapılacak olan barış antlaşmalarının temel şartları ve yöntemleri belirlendi. Görüşmelerde Avrupa, Müttefiklerin istekleri doğrultusunda şekillendirildi. Almanya, dört işgal bölgesine ayrılarak ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB yönetimine bırakıldı. Ayrıca Almanya için ekonomik ve askeri kısıtlama ve yükümlülükler getirildi. Savaş suçlularının tutuklanmasına ve diğer ülkelerde bulunan Almanların Almanya’ya götürülmesine karar verildi. Avusturya ve başkenti Viyana’nın dört işgal bölgesine ayrılması, İtalya ile koşulları ağır olmayan bir barış anlaşması imzalanması karara bağlandı.

PASİFİK’TE SAVAŞIN SONA ERMESİ

Japonya, Filipinlerde komutasındaki ABD kuvvetlerine yenildi. Ekim 1944’te yapılan Leyte Savaşı’nda Japon Donanması hemen hemen ortadan kaldırıldı. Daha sonra Pasifik Adaları alınarak Japon Adalarına ulaşmak, ABD’nin temel savaş stratejisi oldu. Ancak Japonya’nın bu şekilde teslim alınmasının Amerikan ordusundan büyük kayıplara sebep olacağı düşünülerek ilk kez atom bombası kullanıldı. 6 Ağustosta Hiroşima’ya atılan ilk atom bombası ile 70.000 kişi, 9 Ağustosta Nagazaki’ye atılan ikinci bomba ile 80.000 kişi öldü. ABD’nin Hiroşima üzerine atom bombası kullanmasının ardından SSCB, 8 Ağustosta Japonya’ya savaş ilan etti ve Mançurya’yı ve 38. enlemin kuzeyindeki Kore topraklarını işgale başladı. Japonya, Nagazaki’nin bombalanması üzerine barış istemişti. Japonya 14 Ağustosta kayıtsız şartsız teslim oldu. 2 Eylül 1945’te ateşkes antlaşması imzalandı ve II. Dünya Savaşı sona erdi.


15 Mayıs 2021 Cumartesi

SORULARLA II.DÜNYA SAVAŞI

 

II.DÜNYA SAVAŞI BİR ÇOK YÖNDEN ANLATILAN,YAZILAN BİR SAVAŞ OLARAK TARİHE GEÇMİŞTİR. BU SAVAŞI FARKLI BİR AÇIDAN SORULARLA ÇÖZÜMLEMEYE NE DERSİNİZ?

SORU :AMERİKAN GÜÇLERİ, ÜLKESİ İÇİN CANINI VERMEYE HAZIR GÖNÜLLÜLERDEN Mİ OLUŞUYORDU?

CEVAP: Gerçekte Amerikan ordusunun 3'te 2'sini devlet tarafından göreve getirilmiş askerler oluşturuyordu. Geriye kalan askerler gönüllüydü ancak durumu yukarıda geçen cümleyle ifade etmek biraz abartılı bir anlama işaret ediyordu.









SORU : SOYKIRIM NETİCESİNDE TOPLAM SADECE 6 MİLYON YAHUDİ Mİ HAYATINI KAYBETTİ?


CEVAP: Bu dönemde yaşamını kaybeden Yahudi sayısı aslında çok daha fazlaydı. Kayda geçen 6 milyon kişinin yanı sıra, komünist, Sırp, Polonyalı, homoseksüel veya sakat olduğu için kamplarda yaşamını yitiren 5 milyon insan daha vardı.

SORU : Sivil ölümlerinde en büyük kaybı Avrupalı Yahudiler mi yaşamıştır?

CEVAP: Savaşta Avrupalı Yahudilerin verdiği kayıp çok büyük olduysa da, Sovyetler Birliği'nde yaşamını yitiren sivillerin sayısı 13 milyon, Japonlar tarafından öldürülen Çinlilerin sayısı ise 14 milyon civarındaydı.

SORU : MİHVER ORDULARI Hİ AMERİKAN TOPRAĞINA AYAK BASMIŞ MIY DI?


CEVAP: 1942-1945 yılları arasında Mihver Orduları'na mensup 400,000 asker ABD'ye ayak basmıştır; ancak bunların tümü savaş tutsaklarıdır.










SORU : Savaş boyunca kullanılmış en tehlikeli bombalar Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombalar mıydı?

CEVAP: Söz konusu iki bombanın sebep olduğu âni ölümlerin bilançosu 80,000 ve 70,000 ölüme işaret ediyordu. Öte yandan 9 Mart 1945'te Japonya'nın başkenti Tokyo'ya atılan, toplamda 1,665 ton ağırlığındaki bombalar 100,000 kişinin ölümüne ve milyonlarca insanın yaralanmasına sebep olmuştur.









SORU: GÜNÜ YANİ SAVAŞI KURTARAN ABD Mİ OLMUŞTUR?

CEVAP: I. Dünya Savaşı sona erip Soğuk Savaş dönemi başladığında, Amerika ve savaşta onun yanında olan devletler savaşın tarihini yazarken yeni düşmanlarını onurlandırmak istemedikleri için başarıyı kendi üstlerine almışlardır; ancak aslında savaşta başarılı olan ülke Sovyetler Birliği'dir.



SORU : Savaş sonrasında Naziler usulüne uygun olarak cezalandırıl mı?


CEVAP: Çoğu insanın gözünden kaçmıştır ancak, savaş sonrasında soykırımda rol oynayan 9,000 Nazi adaletten kaçarak Güney Amerika'ya yerleşmiştir. Savaş sonrası yargılanan Nazilerin sayısı ise 6,495'tir. Yani suçluların yarısından fazlası elini kolunu sallayarak dolaşmaya devam etmiştir.





II.DÜNYA SAVAŞI ASKERİ HAREKATLARI --BATI FLORAT--

 

Bu yazımızda sizlere 2.dünya Savaşı’nın kaderini etkileyen askeri harekatları tetkik edeceğiz. Bu harekatların sebepleri ve sonuçları tarafsız bir şekilde sizlere anlatacağız. Bu yazıda Barbarossa, Harekatı, Normandiya Çıkarması ve PearlHarbor Saldırısından bahsedeceğiz. Tarih ile ilgili bir genç olarak dünya tarihini değiştiren bu harekatlar, umarım sizin ilginizi çekmesini umuyorum.

BARBAROSSA HAREKATI

Barbarossa Harekatı insanlık tarihinin en büyük taarruzlarından biridir. Almanyanın(3.Reich) Sovyetler Birliğini işgali için bir kod adı idi. Harekat ismini  Kutsal Roma Cermen İmparatoru almaktadır.22 Haziran 1941’de Barbarossa taarruzunun başlangıcı ile 2.Dünya Savaşı’nın kaderi sonsuza kadar değişecektir. Bu taarruzu anlatmadan önce bu taarruzun ana sebeplerini tetkik edeceğiz. 3.Reich’ın (Almanya) kaybettiği toprakları geri almak için 1 Eylül 1939’da başlattığı Polonya taarruzu, Sovyetler Birliği ve Almanya’nın diplomatik ilişkilerinin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Polonya Taarruzu esnasında iki devlet Molotov-Ribbentrop Paktını (Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı) imzalamıştır. Bu pakt ile Polonya Almanya ve Sovyetler Birliği arasında paylaştırılmış, ayrıca Alman ve Sovyet hükümetleri birbirlerine sardırmayacaklarına dair güvence vermiştir.

 Doğu sınırlarını güvence altına alan Almanya 1939-1941 yılları arası Batı Cephesi’nde büyük askeri başarılar kazanmıştır. Fransa, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Danimarka ve Norveç kısa süre içerisinde Alman işgaline maruz kalmıştır. Almanya, Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler içinde bulunsa da ideolojik manada tam bir düşmanlık söz konusuydu. Nazilerin ideolojisi olan Nazizm, Sovyet ideolojisi olan Marksizm’e karşı büyük bir nefret içerisindeydi. Almanya’da bütün Marksist partiler ve sendikalar kapatılmıştı. O yüzden Nazizm ile Marksistlerin arasında sadece çıkar adına bir birliktelik söz konusu olabilirdi. Batı Cephesinde Müttefiklere karşı üst üste zaferler kazanan Almanya, adeta zafer sarhoşu olmuştur. Sovyetler Birliği ise Kış Savaşı’nda aldığı küçük düşürücü yenilgiler ile kendini dünya kamuoyuna rezil etmiştir. Almanların lideri Adolf Hitler, güçlü dinamik ordusu ile doğudaki tehdidi de bertaraf etmek istemiştir. Sovyetler Birliğinin Kış Savaşı’nda aldığı küçük düşücü yenilgiler Adolf Hitleri daha da cesaretlendirmişti. Harekatı bahar ayında yapmayı planlayan Adolf Hitler, İtalya’nın Yunanistan taarruzu yüzünden harekatı Hazirana ertelemek zorunda kalmıştır. Almanya müttefiki İtalya’ya yardım edip tüm Balkanları kendi kontrolü altına aldıktan sonra Sovyet taarruzunun önünde hiçbir engel kalmamıştır. 22 Haziran günü saat 03.15’te Alman topçusu Sovyet 

bölgelerine saldırılara başlamıştır. Yaklaşık 3,2 Milyon Alman askeri ve 500 bin Almanya’nın müttefiklerinden asker taarruza katıldı. Barbarossa Taarruzunda Alman Ordusu üç ordu grubuna bölünmüştür. Kuzey Ordular Grubunun görevi, kuzeyde bulunan Leningrad’ı ve Baltık ülkelerini ele geçirmektir. Merkez Ordular Grubu, ana ordu grubudur ve bu grubun görevi Polonya’daki Sovyet topraklarını, Belarus’u ve nihayetinde Sovyet merkezi olan Moskova’yı ele geçirmektir. Güney Ordular Gurubunun görevi ise Ukrayna’yı ve Kırım’ı ele geçirmektir. Alman Ordusunun Planları taarruz başlangıcında işlemektedir. Mekanize Alman birlikleri Luttwaffe’nin (Alman Hava Kuvvetleri) desteği ile kalabalık ama donanımsız Rus kuvvetlerine karşı büyük zaferler kazanmışlardır.

 Sonraki süreçte Almanlar, Moskova’ya giriş kapısı sayılan Smolensk’e 3 Temmuz’da taarruz etmişlerdir. Ve kısa süre içerisinde Smolensk’i ele geçirmiştir. Kuzey Ordular Gurubu Stalingrad’a kadar ilerlemiş ve şehri abluka altına almıştır. Güney Ordular Grubu ise Ukrayna ve Kırımı kesin taarruzlar ile işgal etmiştir. Alman Ordusu mühim başarılar kazansa bile Rusya planlanan zaman içerisinde işgal edilememiştir. Almanlar kış gelmeden Moskova önlerinde olmayı planlıyordu. Lakin Sovyet ordusunun mukavemet göstermesi ile harekat planlanan günde gerçekleşmemiştir. 2 Ekim 1941’de Tayfun Harekatının başlatan Alman Ordusu, mevsimsel zorluklar ile karşı karşıya kalmıştır. Ekim ayındaki yağmurlar, yollar çamurlanmasına sebebiyet vermiştir. Bu havadis lojistik desteğin aksamasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca Alman Ordusundaki ağır silahların hareket kabiliyeti de azalmıştır. Sovyet Ordusu ise iklimsel koşullara kolay adapte olmuştur. Ordu birliklerine bölge şartlarına uygun üniformalar tahsis edilmiştir. Lojistik desteğin kesilmesi ve ağır silahlarının çamura batması ile Alman Ordusu, Moskova’nın 25 Km yakınına gelmesine rağmen geri çekilmiştir. Bu geri çekilme ile Barbarossa Harekatı sona ermiştir. Alman Ordusu sonraki süreçte Kafkaslardaki petrol yataklarını ele geçirmek için Mavi Durum Harekatı’nı başlatacaktır. Barbarossa Harekatı’nda Alman Ordusu toplam 250 bin ölü, 500 bin yaralı vermiştir. Sovyet Ordusu ise 800 bin ölü, 3 milyon esir vermiştir.
















PEARLHARBOR

Japon İmparatorluğu, 2.Dünya Savaşı öncesinde Çin’e askeri harekatlar düzenlemiştir. Başta Mançurya olmak üzere Japonya, Çin topraklarına karşı emperyalist bir tutum izlemiştir. Güçlü donanması ile özellikle çevrede kolonileri ve askeri üstleri bulunan İngiltere, Fransa, Hollanda ve Amerika’yı tedirgin etmiştir. 1936 Yılında Japon Ordusu, Kızıl Ordu ile Çin ve Moğolistan’da sınır anlaşmazlıkları yaşayınca Almanya ve İtalya ile Anti-Kominter Paktını imzalamıştır. Ve bu paktı ile Mihver devletlerine yakınlaşmış ve bölgedeki kolonyalist devletlere meydan okumuştur. Ve neticede 1940 yılında Japon İmparatorluğu Mihver Devletlerine katılmıştır. Japon İmparatorluğu’nun Mihver Devletlerinekatılmasıyla Amerika, Japon devletine akaryakıt ambargosu koymuştur. Ayrıca Japon gemilerinin Panama Kanalına geçmesini engellemiştir. Akaryakıt ihracatının %80’nini Amerika ile yapan Japon İmparatorluğu çok büyük bir çıkmaza girmiştir. Akaryakıt ambargosu ile Japon ekonomisi ve ordusu çok büyük zararlara uğramıştır. Sonraki süreçte Amerikan hükümeti, Japon Hükümeti ile iyi diplomatik ilişkilerde bulunmak yerine Hull Notası adında bir ültimatomu Japon Hükümetine teslim etmiştir. Ültimatom, Japonya’nın Çin üzerindeki Emperyalist gayelerini bir kenara atamasını ve işgal ettiği bölgelerden çekilmesini beyan etmiştir. Lakin Japon hükümeti kendi iktisadiyatı için oldukça mühim olan Çin’den çıkmak istemiyordu ve ültimatoma uymadılar. Japon Hükümeti, kendisini hem siyasi hem de iktisadi manada zora soka Amerika Hükümetine karşı büyük bir saldırı planlıyordu. O dönem Pasifikte Amerika üstleri mevcuttu ve bölgedeki Japon unsurlar için tehdit oluşturuyordu. Lakin dünya kamuoyu, Japonların böyle bir taarruza kalkışamayacağını düşünüyordu. 7 Aralık 1941 tarihinde, Japon Ordusu PearHarbor’daki Amerikan donanmasını yok etmek için PearHarbor’a saldırı düzenledi. 
Saldırıyı Koramiral Chuichi Nagumo komuta etti. Koramiral Nagumo, saldırıyı iki dalga olarak planladı. Birinci ve ikinci dalgalarda toplam 350 uçak Japon ordusu tarafından kullanıldı. Ekstra olarak 91 uçak ise Japon Uçak gemilerin korunması için kullanılmıştır. Ayrıca limandan kaçmaya çalışan gemilerin imha edilmesi için hava kuvvetleri denizaltılar tarafından desteklenmekteydi. Japon saldırıları neticesinde Limandaki mühim gemilerden olanUSS Arizona’nın batırılması ile 1,102 Amerika ölmüştür. Saldırıya hazırlıksız yakalanan sadece USS Arizona değildir. USS Nevada, USS California, USS West Virginia, USS Oklahoma, USS Tennessee, USS Pennsylvania ve USS Maryland, Japon torpido atışları ile bu savaş gemilerinin batmasına veya ağır hasar almasına sebebiyet vermiştir.

   


Bu baskın ile Amerika 2,300’ü asker olmak üzere toplam 3,400 ölü ve ayrıca 140 savaş uçağını kaybetti. Japonya ise sadece 5 denizaltı ve 29 Uçak kaybetmiştir. Japonların bu ani taarruzu savaşın gidişatını değiştirmiştir. Başkan Franklin Roosevelt önderliğinde Amerikan Ordusu, bu baskından sonra 1941-1945 yılları arası Japon İmparatorluğu ile amansız bir mücadeleye tutuşmuştur. Ve neticede Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları ile Amerikan-Japon mücadelesi sona ermiştir. Sonuç olarak bu baskın Amerika devletinin müttefik kanadında savaşa girmesine sebebiyet vermiştir. Müttefik kuvvetlerini askeri açıdan destekleyen Amerika, özellikle Mihver kanadının yenilmesindeki en büyük olgulardan biridir. Mihver kanadında olan Japon İmparatorluğu, PearHarbor Amerikan Deniz Üssüne saldırarak aslında Mihver kanadını zor durumda bırakmıştır. O dönemki hükümetin bu hakikatten haberi yoktu lakin savaşın ilerleyen döneminde bu hakikat bariz bir şekilde anlaşılacaktır.










NORMANDİYA ÇIKARMASI





Stalingrad yenilgisinden sonra Doğu Cephesinde işler Alman Hükümeti için pek iyi gitmeyecekti. Kızıl Ordu’nun toparlanması zorlu iklim koşulları ile birleşince, Almanya için bu büyük savaş tam bir felakete doğru gitmeye başlamıştır.  1943 Müttefik kuvvetleri Kuzey Afrika Cephesi’nde bariz bir üstünlük kurmuşlardır. Müttefik kuvvetleri, Alman ve İtalyan kuvvetlerini Kuzey Afrika’dan çıkarmayı başarmış ve Kuzey Afrika’yı bir üst olarak kullanmışlardır. Yine 1943 yılında Müttefik kuvvetleri Sicilya’ya çıkarma yapmış ve adayı zapt etmişlerdir.





Sicilya’nın düşmesi ile Müttefik kuvvetleri Güney İtalya Sahillerine çıkarma yapmıştır. 2 Cephe arasında kalan Almanlar hem Doğu Cephesinde Mücadele edip hem de İtalya’yı Müttefiklere karşı müdafaa etmeye çalışıyordu. Alman ordusu üst üste yenilgiler almaya başlamış ve yıpranmıştı. Müttefik Orduları Alman endüstri bölgelerine saldırılar düzenliyor ve Alman Ordusunun yeniden toparlanmasını önlemeye çalışıyordu. Müttefiklerin donanma ve hava kuvvetleri Alman Ordusundan sayıca üstündü. Müttefikler Fransa üzerine kesin bir taarruz ile Almanları Batı Avrupa’dan çıkarmak istiyordu. Hitler Fransa Müdafaasının başına ünlü Mareşal ErwinRommel’i getirdi. Fransa sahilleri binlerde mayın, uçaksavar ve tanksavarlarla donatılmıştı. Lakin Alman komutanları Müttefiklerin üstün deniz ve hava gücünden endişe ediyorlardı. Çoğu Alman Komutan Fransa sahillerini düşmana bırakıp Fransa’nın iç kesimlerini müdafaa etmenin doğru olduğunu savunmuşlardır. 6 Haziran 1944 günü donanma ve hava kuvvetlerinin desteğini alan Müttefik orduları Normandiya bölgesine taarruz                                      etmişlerdir. Taarruza toplam 1,3 milyon Müttefik askeri katılmıştır. 



İki cephede mücadele eden Almaya ise bu müdafaaya 380 bin asker ile katılmıştır. Müttefik kuvvetleri hem sayı hem de silah bakımından düşmanından üstün olsa bile bu taarruzda çok mühim kayıplar vermişlerdir. Verilen kayıplara rağmen çıkarma başarılı olmuş, Almanlar Fransa içlerine çekilmeye başlamıştır. Sonraki süreçte Müttefik Kuvvetleri Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’u Alman işgalinden kurtarmıştır. Ve Alman topraklarına taarruza başlamıştır. Sovyetler Birliği ise Doğu Cephesinde kazandığı üst üste zaferler ile Almanya’yı kendi topraklarından atmıştır.  Sovyetler Birliği Berlin Muharebesin ile Mareşal Zhukov komutasıyla Berlin’e girmesi ile 2.Dünya Savaşı Avrupa’da sona ermiş. Bu savaş sonucunda yükselen iki güç Amerika-Sovyetler Birliği birbirleri ile siyasi ve iktisadi manada rekabete girmeye başlamış bu havadis ile Soğuk Savaş Başlamıştır. Yukarıda değindiğimiz hakikatler Normandiya Çıkarması neticesinde gerçekleşmiştir. Normandiya Çıkarmasıyla Nazi Almanya'sı bertaraf edilmiş ve dünya düzeni yeniden değişmiştir. Adolf Hitle büyük savaşın başlangıcında kendi halkına 1000 yıllık Reich ümidini bitmişti. Lakin bu büyük harbin neticesinde ikiye bölünmüş yani doğu ve batı bloklarına maşa olan bir Almanya görüyoruz. 1991’de Berlin duvarının yıkılması ile Almanya yeniden birleşebilmiştir.















YAYIN VE BLOG İÇERİĞİ

  ZAMANSIZ TARİH DERGİSİ YIL/ SAYI : 2020-2021/ 1 GENEL YAYIN YÖNETMENİ: H.VEYSEL KIRLANGIÇ-  TARİH ÖĞRETMENİ YAYIN YÖNETMENLERİ AZRA NAZ ...