21 Nisan 2021 Çarşamba

II. DÜNYA SAVAŞINA DAMGASINI VURAN LİDERLER---SUDE DÜZSÖZ---

 Bu yazımda sizlere ‘’YENİDEN SAVAŞ’’ olarak tanımlanan II. Dünya savaşının çıkmasında etkili olan  liderlerin biyografini vermek istedim.

LİDERLERİN ÇOCUKLUK FOTOĞRAFLARI

WİNSTON CHURCHİLL (1874- 1965)

Politikacı, ressam, edebiyatçı…

30 Kasım 1874’te doğdu.1895’te Kraliyet Harp Okulu’nu bitirdi ve orduya girdi. Boer savaşında esir düştü, ancak esaretten kaçarak milli kahraman oldu. Başarılı siyasi kariyerinde Çanakkale yenilgisi onun için bir hezimet oldu. Ancak 1917’de Harbiye ve Cephane Bakanlığına getirildi.1940’ta Başbakan oldu.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Birleşik Krallığın başında bulunmuş ve NATO'nun kurulmasına öncülük etti.

Türkiye’yi istediği zamanda savaşa sokma konusunda başarılı olamadı ama savaş boyunca izlediği politika ve ABD ile kurduğu iyi ilişkiler onu İngiltere tarihinin en önemli devlet adamlarından biri yaptı. İngiliz halkına söylediği “Size kan, zahmet, gözyaşı ve terden başka verebileceğim bir şey yok” sözleri tarihe geçti. Savaşı zaferle noktalayıp Hitler’e karşı direnişin simgesi haline geldi.

Savaştan sonra ülkelerin birleşmesini sağlayan NATO, Avrupa Konseyi gibi yapıların oluşması için büyük çaba gösterdi. Hatta “Avrupa Birliği” kavramı Churchill’in bazı konuşmalarına da yansıdı.

“Atatürk'ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır.”ifadesi de tarihe damgasına vuran sözlerden biri oldu.

ADOLF HİTLER (1889- 1945)

Nazizim’in ve Irkçılığın sembolü;

Adolf Hitler,20 Nisan 1889 tarihinde Avusturya Macaristan imparatorluğuna Braunau am Inn kasabasında doğdu.

Almanya’daki Nazi Partisi’nin lideri Adolf Hitler, 20. yüzyılın en güçlü ve kötü şöhretli diktatörlerinden biridir. Hitler, hitabet sanatını çok iyi kullanır ve üstün bir konuşmacıdır.

Hitler, Almanya’da mutlak iktidarı ele geçirmek için ekonomik sıkıntılardan, halkın hoşnutsuzluğundan ve siyasi çatışmalardan yararlandı. Hitler Almanya’daki sıkıntıların nedeni olarak Yahudiler ve Çingeneler gibi bazı azınlıkları gördü.1933’te iktidara geldi.1939 yılında Sovyetler Birliği ile yaptığı antlaşmalarının ardından Polonya’yı işgal etti. II. Dünya Savaşında İtalya ve ve Japonya ile Mihver devletleri oluşturdular. Hitler’in şiddetli antisemitizmi (Yahudi ulusuna, kültürüne ve dinine karşı duyulan düşmanlık), diğer Holokost kurbanlarıyla birlikte yaklaşık 6 milyon Yahudi’nin öldürülmesine yol açmıştı.

İngiltere, Fransa, ABD ve Sovyetlere karşı savaşı kaybedince 30 Nisan 1945’te intihar ederek öldü.

FRANKLİN D. ROOSEVELT (1882- 1945)

Namı Değer FDR;

Roosevelt, 30 Ocak 1882'de New York Hyde Park'ta doğdu. , isminin ve soy isminin baş harfleri FDR ile de anılır

 


Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanı olarak görev yapan Amerikan politikacı Franklin D. Roosevelt 4 kez başkanlığa seçilmiştir. ABD tarihinde Roosevelt'in dışında iki kez den fazla seçilmiş olan hiçbir başkan olmamıştır.

 Ayrıca ABD tarihinde özürlü olan tek başkandır.1921 yılında 39 yaşındayken çocuk felci geçirmişti.

II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Roosevelt'in başkanlığındaki ABD önce tarafsız kaldı. Ancak Japonya'nın Pasifik Okyanusunda ABD'ye ait olan PearlHarbor adasına saldırmasıyla ABD birden kendini II. Dünya Savaşı'nın içinde buldu. Franklin Roosevelt savaşın hemen hemen tamamında ABD'nin başkanı olarak görev yaptı. İttifak devletlerine Almanya, İtalya ve Japonya'na karşı liderlik etti. 1945'te savaşın son yılında müttefiklerin üstünlük sağlamağa başladığı bir dönemde aniden hastalanarak görev başında öldü.

Franklin’in Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra “Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.” demiştir.

JOSEPH STALİN(1878- 1953)


Asıl adı Yosif Visayonoviç Cugaşvili olan Stalin, 21 Aralık 1879’da Tiflis Gubirniyası’na bağlı Gori kentinde dünyaya geldi. 

Rus İç Savaşı'nda cephe komutanlığı yapan Stalin, Ekim Devrimi'ni planlayan ve başarıya ulaştıran liderler arasında yer alır.  II. Dünya Savaşı'nda Ordu'nun başkomutanı Stalin, Sovyet ekonomisindeki büyük kalkınma ve II. Dünya Savaşı'ndaki zaferden dolayı Rusya'da önemli bir devlet adamı olarak kabul edilmektedir. II. Dünya Savaşı’nda Stalin, Alman ordusu Moskova sınırına dayandığında, Sovyet halkını, bütün Almanları Nazi olarak görmemeleri için "Hitler gelir ve gider, ama Almanya  ve Alman halkı kalacaktır." sözüyle uyarmıştır.

II. Dünya Savaşı’nın ardından dünyanın en kuvvetli ikinci adamı durumuna geldi.1953’te Moskova’da öldü.


İMPARATOR HİROHİTO (1901- 1989)

63 yıl boyunca Japonya'yı yöneten Japon imparatoru...


II. Dünya Savaşı sırasında neredeyse tüm Asya komşularına saldırdı, yayılmacı bir politika izledi. Nazi Almanya’sı ile ittifak kurdu ve Pearl Harbor’daki ABD Deniz Üssü’ne sürpriz bir saldırı emri verdi. 

Hirohito daha sonra kendisini neredeyse güçsüz bir anayasal hükümdar olarak tasvir etse de birçok bilim adamı onun savaş çabalarında aktif bir rol oynadığına inanmaya başlamıştır.  Japonya’nın 1945’te teslim olmasının ardından, hiçbir siyasi gücü olmayan bir figür haline geldi.

Kendisine darbe girişimi ile de gündeme gelmiştir. Japonya’nın savaştan çekilme kararı alması şaşkınlıkla karşılandığında, İmparatorun bu kararı almasının onu yanlış bilgilendiren hain politikacılardan kaynaklandığını düşünen bir takım üst düzey askerde darbe teşebbüsünde bulunmuştur. Fakat barış antlaşmasının imzalanması ve imparatorun radyodan bunu duyurması neticesinde darbe girişimi son bulmuştur. İmparatorun bu tutumuna karşı gelinse ve hoşnut olunmasa dahi tanrı-kral kutsal olduğundan ona dokunulmadan olay kapatılmıştır.

BENİTO MUSSOLİNİ

--Faşist Diktatör---

 Tam ismi Benito Amilcare Andrea Mussolini olan lider, Benito ismini Meksika'nın solcu başkanı Benito  

Juarez'den alırken, Andrea ve Amilcare İtalyan sosyalistler Andrea Costa ve Amilcare Ciprani'den gelmektedir.  Çökmüş ekonomi ve siyasi kargaşa içindeki İtalya’da Mussolini 1919 senesinde çeşitli sağcı, anti-komünist ve anti-kapitalist grupları kurduğu Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı örgütünde bir araya getirdi.

Mussolini'nin düzeltebileceğine inanan Kral III. Vittorio Emanuele, toplumsal krizi şiddetsiz bir yolla çözmek için 31 Ekim 1922 tarihinde Mussolini'yi başbakan olarak atadı. Mussolini’nin ilk işi, kısa bir sürede, muhalefeti ve demokratik kurumları ortadan kaldırarak, devleti Faşist Partisinde kişiselleştirmek oldu.

Akdeniz’de eski Romalıların deyimi olan “Bizim Deniz" (Mare Nostrum) demesi, ve Roma İmparatorluğu'nun yeniden kurulması gibi söylemleri ile milliyetçiliği güçlü bir unsur olarak kullanmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler'in yanında yer aldı. Saldırgan politikalı ile diğer ülkelerce tepki çeken İtalya, fiilen Habeşistan'ı işgalinin ardından diğer ülkelerce dışlandı.

omünistler önderliğindeki direnişçilerin ülkede etkili olması ve müttefiklerin 1943'te Sicilya'ya çıkartma yapmasının ardından Kral III. Vittorio Emanuele, Mussolini'yi görevden aldı ve tutukladı. Hemen ardından Almanya; Kuzey İtalya'yı işgal etti ve Hitler'in emriyle, Alman askerleri Mussolini'yi 12 Eylül 1943'te tutuklu bulunduğu otelden kurtararak önce Roma'ya sonra Viyana'ya kaçırdı.

Ulus Kurtuluş Komitesi'nden Albay Walter Audisio tarafından vurularak öldürüldü.





17 Nisan 2021 Cumartesi

“İLAHİ RÜZGAR”—KAMİKAZE----


Tarihin en kanlı olaylarından biri olan İkinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren Japon kamikaze pilotlarıyla ilgili bu bilgileri duyunca çok şaşıracaksınız. 1 Eylül 1939 yılında başlayan, 6 yıl boyunca devam eden, tarihin karanlık sayfalarında insanlık onurunu ayaklar altına alan esir kampları, 60 milyondan fazla ölü insan, trilyonlarca dolarlık maddi kayıp ve bugün bile hala etkileri devam eden iki atom bombası bırakan İkinci Dünya Savaşı...

Dünyadaki neredeyse her ülkenin bir şekilde dahil olmak zorunda kaldığı bu savaşın en büyük katılımcı ülkeleri Nazi Almanyası, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Japonya gibi güçlü ülkelerdi. Japonya, bu ülkeler arasında tam anlamıyla savaşın kaderini değiştirdiğinden söz edebileceğimiz bir ülkeydi. 7 Aralık 1941 tarihinde kamikaze pilotlarının yaptığı Pearl Harbor saldırısı tüm dengeleri değiştirdi.

Güçlü, onurlu, vatanına, imparatorluğuna ve geleneklerine bağlı bir halk olarak bilinen Japonlar, İkinci Dünya Savaşı’nda da canlarını hiçe sayarak bu kamikaze saldırılarını gerçekleştirmişler ve dünyanın kaderini değiştirmişlerdir.

Kamikaze pilotları, İkinci Dünya Savaşı’nda adından söz ettirseler de aslında kavramın kökleri Japonlar için oldukça eskiye dayanıyor. Kelime anlamı “ilahi rüzgar” olan kamikaze, Japon halkının kurtuluşunu ve direnişini sembolize eden kavramlardan bir tanesi. Bu kavramın ortaya çıkış tarihi 13. yüzyıla dayanıyor.


13. yüzyıl, Moğolların Yuan Hanedanı’nın İmparatoru Kubilay Han’ın durdurulamaz bir güçle, yoğun bir işgal sürecinde olduğu ve tüm dünyayı Moğol etkisinde bıraktığı zamanlardı. 1274 ve 1281 yıllarında Japonya üzerine büyük bir donanma gücüyle saldırdı Kubilay Han. "Bunei no Eki" ve "Kōan no Eki" isimleriyle anılan bu seferlerde başarılı olamadı çünkü Japonların doğadan gelen bir yardımları vardı. Moğol İmparatorluğu’nun büyük bir yenilgiye uğradığı bu seferler sırasında, Moğol donanmasının neredeyse %75’lik bir bölümü korkunç fırtınalar sonucu yok olmuştur. Japonların başarılı savunmasının yanı sıra, bu fırtınaların da etkisi büyüktür bu yenilgide... Moğolların saldırı döneminin sonunu getiren bu yenilgideki en büyük payın sahibi fırtınalar, Japonlar tarafından “ilahi rüzgar” yani kamikaze olarak isimlendirilmiştir.

KAMİKAZE PİLOTLARI


İkinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren en büyük olaylardan sayılan Pearl Harbor saldırısıyla akıllarda kalan kamikaze pilotları, bu saldırıdan önce de uygulanan bir saldırı stratejisine dahildiler. Hatta öyle ki, bu sayının yüzlerce olduğu tahmin ediliyor. Kaydedilmiş ve hedefini bulan 47 kamikaze pilotu varken; hedefi kaçırmış, havada vurulmuş yada başka bir sorunla karşılaşarak görevini tamamlayamadan yaralanmış yada hayatını kaybetmiş 300 kadar kamikaze pilotundan söz ediliyor.

Kamikaze saldırı stratejisinin yaratıcısı Japon Donanması’nın kıdemli pilotlarından Masafumi  Arima olarak kabul ediliyor. Uçağa atlayarak, gitmeden önce GERİ DÖNMEYECEĞİNİ TÜM ASKERLERE NET OLARAK bildirmişti.

PEARL HARBOR VE KAMİKAZE

 

Pearl Harbor saldırısı, dünyanın kamikaze pilotlarıyla tanıştığı ve asla unutamadığı bir olay oldu. Takvimler 7 Aralık 1941 tarihini gösteriyordu. Amerika Birleşik Devletleri henüz İkinci Dünya Savaşı’na aktif olarak katılmamış ancak tüm dünyanın diken üstünde olduğu bu tarihlerde bir gövde gösterisi yapmak hem de önlem amacıyla, büyük deniz gücünü Hawaii sahillerinde bulunan Pearl Harbor’da konuşlandırmıştı

Çin ile yaşadığı büyük mücadeleden henüz galip çıkmış güçlü Japonya, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu tehditkar tavrından hoşlanmamış ve bu gücü aradan çıkarmak istemiştir. 7 Aralık 1941 tarihinde onlarca kamikaze pilotu “Tenno Heika Banzai” savaş çığlıklarıyla Pearl Harbor’a saldırdılar. Sonuç Japonya için memnun ediciydi fakat insanlık için korkunç bir sonuç çıktı ortaya.



İNTİHARA UÇAN GENÇ SAVAŞÇILAR

 Kamikaze pilotu olarak bu intihar görevine atılan pilotların neredeyse tamamı 24 yaşının altında, hatta bazıları 17-18 yaşındaydı. Bunun yanı sıra uzun eğitimlerden geçmiyor, ortalama 40 saatlik temel bir eğitim alarak intihar görevine çıkıyordu bu genç insanlar. Belki yeterli eğitim alamamaları nedeniyle çoğu zaman hedefi tam olarak vuramıyor yada daha hedefe tam olarak yaklaşamadan havada vuruluyorlardı. Tarihin karanlık sayfalarında yerini alan, dünyanın gördüğü en kanlı savaş olan İkinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren kamikaze pilotları, her şeye rağmen Japonya’nın bu savaştan galip çıkmasını sağlayamadılar. Onuru için kendini öldürme düşüncesine inanan Japon halkı için birer kahraman sayılan bu genç kamikaze pilotları, savaşın korkunç ve bir o kadar da akıl almaz yönünü tüm hatlarıyla gözler önüne seriyorlar.





NAZİLERİN UZAY PROGRAMI----YAĞIZ ATİNEL---

II. Dünya Savaşı’nın tarihte bıraktığı kanlı lekenin en önemli mimarlarından birisi de Nazi

Almanya’sıdır. O dönemlerde gizli çalışmalar yürüttükleri, farklı teknolojik gelişmeler üzerinde çalıştıkları ve hatta insanlar üzerinde yasaklanan deneyler yaptıkları da dilden dile dolaşır durur. Nazi Almanya’sının savaş döneminde UFO ürettiği ve kullandığı da en çok ilgi çeken ve araştırmaya değer konuların başında geliyor. 7 Haziran 1945 tarihli New York Times gazetesindeki haber şöyleydi: “Uçan daireler bir gizli silahtır. Almanlar tarafından üretilmiş ve ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır. Amerikan hava kuvvetlerinin verdiği bilgiye göre, Almanya göklerinde uçan gümüş balonlar görülmüştür. Hatta bunların bazıları neredeyse saydam yapıdadır. UFO'lar ve Nazileri birbirine bağlayan hikâyeler ya da iddialar dolaşmaktadır. Nazi UFO teorilerine göre, II. Dünya Savaşı sırasında ve öncesinde gelişmiş uçak veya uzay araçları geliştirmek için sözde başarılı girişimler olduğu ve daha da ötesi bu araçların savaş sonrasında korunarak Antarktika, Güney Amerika ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki gizli yeraltı üslerinde yaratıcılarıyla beraber muhafaza edildikleri ileri sürülmektedir.

Almanların uzay programına olan ilgisi Nazi iktidarının öncesindeki yıllarda, 1920’li ve 30’lu yıllarda çoktan başlamıştı. Adolf Hitler’i Almanya’nın lideri olma yolunda her zaman destekleyen ve Nazi partisinin kurulduğu günden itibaren arkasında olan Thule teşkilatı, elektro manyetik yerçekimi motorları geliştirmeye çalışıyordu.

Yerçekimine karşı koyabilen uzay araçları ilk olarak 1935 yılında Hauneburg kasabasında test edildi. Ünlü Alman fizikçi ve mühendis Hermann Oberth’in, uzayda yolculuğun gerçekleştirilebileceğini öne sürdüğü yıllarda, Almanlar Haunebu adını verdikleri uzay araçlarının projesini hayata geçirmişti bile.

Almanların tutsak ettiği Avusturyalı deha  Viktor Schauberger, 1939’da Haunebu–1 uçan dairesinin yerden yükselmesini sağlayan kişi oldu.  Ancak ilerleyen yıllarda savaşın gidişatının değişmesi ve düşmanı durdurmak için V-2 gibi büyük silahlara ihtiyaç duyulması, Schauberger’in çalışmalarını arka planda bıraktı.

 Neufeld, “Naziler yönetime geldiğinde tüm kaynaklarını füze teknolojisine aktarmaya başladı” ifadesini kullandı.  Savaşın kaybedilmesiyle de, suyun sihirbazı olarak bilinen bilim insanının çalışmaları müttefiklerin eline geçti.

İkinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinin ardından, Alman bilim insanları ABD ve Sovyetlerin uzay programlarına öncülük eden isimler oldular. Karizmatik von Braun, NASA’nın itici gücü haline gelirken, Almanların uzay programı hakkındaki efsanelerin de canlı kalmasını sağladı.

İLK UÇAN DAİRE ÜRETİLİYOR: VRİL 7



 1942 yılında mühendis Richard Miethe, İtalyan bilim adamı Giuseppe Bellonzo ile V-7 nin yeni modeli üzerinde çalışmaya başladı. Zaman geçerken Hitler’in de desteğini alan Miethe-Bellonzo ekibi, Schriever-Habermohl ikilisiyle ortak araştırmaya girdiler. Böylece inanılmaz efsanevi V-7 ortaya çıktı ilk uçuş denemesi 20.813 metre, ikinci uçuşta ise 24.200 metreye kadar yükseldi. 


Nazi ordusunun gizli projelerinden radara yakalanmayan savaş uçağı Horten 2-29’u geride kalan planlara bakarak yeniden inşa etmeye çalışıyorlardı. Savaş sonrası elde kalan tek örnek aşağıdaki olmuştu.







ÇİZGİLERLE II.DÜNYA SAVAŞI

 

‘’Çizgiler hayatın içinde olanı anlatır” Hayatın gerçekliği, olaylar ve olaylara verilen tepkidir. Geçmişten bu yana olay ve durumları anlatmak için kullanılan karikatürler  yaşadıklarımıza karşı bir tepki, anlatılmak istenenin bazen en kısa yolu olarak da bilinmektedir. Gelin şimdi II. Dünya Savaşının yaşanmışlığının kaleme alınmasının birkaç karikatürle görelim.

                                    ZAMAN SAVAŞ ZAMANI



                                TUTUŞTURDU SONUNDA


VARLIK VERGİSİ


ÖLÜM KOL GEZİYOR


HARP ESİRLERİ


KARABORSA


YİNG VE YANG






16 Nisan 2021 Cuma

II.DÜNYA SAVAŞINA YÖNELİK FİLM TAVSİYELERİM--ALARA MENEMENLİOĞLU--


 
2. DÜNYA SAVAŞI İLE İLGİLİ FİLMLER

İkinci Dünya Savaşı’nı anlatan filmler deyince en sevdiğim on savaş filmini sizinle paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.




THE PİANİST (2002)


Film, Polonyalı piyanist Wladyslaw Szpilman’ın biyografisidir. İkinci Dünya Savaşında geçen bu film Polonya’daki Yahudilerin yaşadıklarını şiirsel bir şekilde seyircilere sunmuştur. Aynı zamanda filmde kullanılan bütün sahneler Wladyslaw Szpilman’ın yazdığı anı defterinden oluşturulduğu kitaptan bir uyarlamadır. Bir başyapıt olan dönemin şartlarından hayatta kalma zorluğunu anlatan ancak umudunu yeniden bulan piyanisti anlatmaktadır. Başrolünde Adrien Brody’nin En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ı kazanarak klasikleşmiş bir soykırım filmi haline gelmiştir.

THE IMİTATİON GAME: ENİGMA (2014)

Oyunculukların muhteşem olduğu bu film, kadrosunda Benedict Cumberbatch, Keira Knightley, Matthew Goode ve Charles Dance gibi yıldız yuncuların yer aldığı bir filmdir . Alan Turing adlı matematikçinin 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin kullandığı Enigma kodunu çözme çabasını anlatır. Churcill’in Alan Turing’i ekibin başı yapmasıyla ona kendi makineisnin ilk adımlarını atmasına yardım ediyor. Kendi ekibine insan bulmak için gazeteye çok zor bir bulmaca koyan Turing’in sonrasında ekibiyle uzun soluklu girdiği bir yolculuğu anlatıyor. Sırf cinsel eğilimden de kahraman sayılması gerektiği yerde düşman olarak görülen Turing’in hayatını ele alan bu film seyircileri ekrana kilitliyor.

DUNKİRK (2017)


Bünyesinde Cillian Murphy, Tom Hardy ve Mark Rylance gibi usta isimleri barındıran ve parlak genç oyuncularında olduğu 2. Dünya Savaşını anlatan bir film deyince hemen hemen herkesin aklına gelen ilk filmlerin arasına yerleşti. Ünlü yönetmen Christopher Nolan’ın yönettiği bu film, Almanlardan kaçan Fransız ve İngiliz askerilerin Fransa’nın kuzeyinde yer alan Dunkirk bölgesinde gerçekleşen olayları anlatıyor. Film her ne kadar bir savaş filmi olarak da anılsa filmin içinde aksiyonun her aldığını söyleyemem. Özellikle film askerlerin psikolojilerine yönelmiş ancak bir kişi üstüne durmaktansa toplum psikolojisini yansıtılmıştır.










MİDWAY (2019)


Yönetmenliğini Rolan Emmerich’in yaptığı epik aksiyon filmi olarak geçen Midway, Perl Harbor Saldırısının sonrasını anlatan bir filmdir. Film Japonya ve Amerika arasında geçen ve Amerika sınırlarının belirlenmesinde büyük rol oynayan bu savaşı anlatmaktadır. Filmi güzel kılan yönlerinden biri ise sadece Amerika ya da Japonya gözünden anlatmayıp iki bakış açısını da seyircilere gösteriyor. Atlantik Okyanusunda geçen bu film aynı zamanda harika savaş sahnelerine sahiptir.



JOJO RABBİT (2019)

Başrolü küçük bir çocuğa ait olan (Roman Griffin Davis), İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’yı anlatan bir filmdir. Aynı zamanda Scarlett Johanson’ında yer aldığı bu film yer yer güldüren yer yer de ağlatan bir film oldu benim için. Jojo’nun Hitlerin gençlik kamplarına gitmesiyle başlayan bu film, annesinin evlerinde Yahudi bir kıza ev sahipliği yapmasını öğrenmesiyle devam eder. Film birçok açıdan o dönemin sosyal yaşamına değinmiş ve bunu küçük bir çocuğun gözlerinden anlatmıştır. Irkçılığın, ayrımcılığın ve cahilliğin üstüne basa basa anlatan bu filmi izleyip de beğenmemiş bir kişiyle daha karşılaşmadım.


INGLORİOUS BASTERDS (2009)


Quentin Tarantino’nun yönetmenliğini yaptığı ve Brad Pitt’in başrolde olduğu film, ikinci dünya savaşı sırasında Fransa’nın üzerinde olan Nazi etkisini anlatır. Küçük yaşta ailesi Yahudi olduğundan katledilen Shosanna (Melanie Laurent) yepyeni bir hayat kurarken bu sırada Nazilere karşı olan Soysuzlar Çetesi adlı grupta iş başındadır. Shosanna’nın sahibi olduğu sinemada yayınlanan bir Nazi filmine içinde Soysuzlar Çetesi’nin de olduğu dünyaca ünlü siyasetçiler katılır ve bunlardan biri de Hitlerdir. Buradan sonrasında gelişen olaylar Tarantinonun her zamanki gibi eşsiz anlatısına göre gelişmektedir.


HACKSHAW RİDGE (2016)

Yönetmenliğini Mel Gibson’ın yaptığı bu bir sürü başarıya imza atmıştır. Başrolü Desmond Doss’u canlandıran Andrew Garfield’dır. Film gerçek bir yaşam öyküsünü anlatır. Doss (Andrew Garfield) içindeki vatansever duyguların baskın çıkması sonucu orduya katılmasını, dini inançlarından dolayı savaşta insanları öldürmeyeceğini, bundan dolayı silah kullanmak istememesi nedeniyle eğitim sırasında yaşadığı sıkıntıları anlatır. Kahraman olarak nitelendirilen Doss bir sürü insanın hayatını kurtarmıştır.

SAVİNG PRİVATE RYAN (1998)












Tom Hanks, Matt Damon, Edward Burns ve Vin Diesel’in oynadığı bu film en büyük klasiklerden biridir. Yarım saatlik açılış sahnesine sahip olan bu film (böyle söyleyince sıkıcı duyuluyor ancak değil) eleştirmenelerden tam not almıştır. Filmde bir grup asker üç kardeşini kaybetmiş olan Er Ryan’ı kurtarmaya çalışıyor. O dönem Amerika, 2. Dünya savaşı sırasında bir ailenin tüm çocukları savaşta öldüğü için eğer aileden tek çocuk kalırsa onu kurtarma politikasını izliyor. Gerçekçi savaş sahnelerinden birçok izleyiciyi etkilemiş ve unutulmaz bir film olmuştur.

FURY (2014)

Brad Pitt’in başrol olduğu bu film İkinci Dünya Savaşı’nın son zamanlarını ele alıyor. Komutan Wradaddy ve tank ekibiyle 300 düşman askeriyle karşılaştığı ve savaştığı 24 saati anlatıyor. Çok inişli çıkışlı bir anlatıma sahip olmasa da filmin ele aldığı hikaye ilgi çekici.

PEARL HARBOR (2001)

Başrolleri Ben Affleck ve Kate Beckinsale paylaşıyor. Aynı zamanda Jennifer Garner, Alec Baldwin ve Josh Hartnett de yer alıyor. İkinci dünya savaşında Amerikalılar Avrupaya’ya hem asker hem de silah yardımı yaparken başkan bu durumdan hoşnut değildi çünkü Asya ve Avrupa’nın en büyük gündemi savaşken Amerika durumun çok uzağında olmasına rağmen büyük değişikliklere yol açıyordu. Bunun üzerine Japonya, Deniz Kuvvetleri'nin 7 Aralık 1941 sabahı Hawaii adalarının Oahu adasında bulunan Pasifik Filosu ve Pearl Harbor askerî üslerine karşı düzenlediği sürpriz saldırıdır. Film bu unutulmaz anları çok güzel bir şekilde işlemiş olmasına rağmen Hollywood yapımı bir film olduğundan iki tarafı anlatmaktansa tek tarafın durumlarını anlatmıştır.

UZAK DOĞUNUN MİHVER GÜCÜ JAPONYA--SEDAT GÜL--

 


Japonya İmparatoru Akihito 2018 yılında yaptığı konuşmada, ülkesinin savaş zamanı eylemleriyle ilgili "derin pişmanlık" duyduğunu  "Geçmişimiz üzerinde düşünerek ve derin pişmanlık duygularını aklımızda tutarak, savaşın acılarının asla tekrarlanmayacağını ciddiyetle ümit ediyorum." dedi.Aynı törene katılan Japonya Başbakanı Şinzo Abe de hangi şartta olursa olsun "savaş trajedisini tekrar etmeme" ve "tarihle alçakgönüllülükle yüzleşme ve bu kararlı vaadin ardında durma" sözünü yineleyerek II.Dünya Savaşı dönemiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Günümüzde hala savaşın etkisi ve hissiyatını dile getirilmesi bu savaşın her ülke için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Gelin şimdi birlikte bu konuşmaya neden olan savaşın Japonya penceresinden bakalım.

 

1931 yılının yine bir Eylül sabahında, Japonya'ya çok pahalıya patlayan büyük macera Mançurya'da başlar. Mançurya'daki girişim, The Razor- Jilet lakaplı General Hideki Tojo'nun önderliğindeki askerlerin savaş çıkararak Japon hükümeti üzerinde baskı yapma düşüncelerinden kaynaklanır. Sonuçta, Tokyo'daki yetkililerin şaşkınlığından istifade edilerek Mançurya işgal edilir. Japon ordusu fırsatı kaçırmayarak, daha sonra hızla Çin'i işgal etmeye başlar. Tüm dünyanın korkuyla izlediği yayılma stratejisi gözler önünde hızla belirmeye başlar. Askeri tecrübesi ile ülkede çok takdir edilen Tojo, bu ataklarının ardından 1937 tarihinde Mançurya'daki Kwantung Ordusunun başkomutanı olur.

Tojo 1938 tarihinde Tokyo'ya gider. Önce Savaş Bakan Yardımcısı, iki yıl sonra da Savaş Bakanı olur. Artık işler yoluna girmiş, önünde hiçbir engel kalmamıştır. Liderliğini yaptığı Japon komutanların tek bir öngörüsü vardır. Büyük savaşa dahil olmak.Bütün bu olayları izleyen Amerika, Japonya'ya saldırgan politikasını terk ederek, işgal ettiği topraklardan ayrılması gerektiği mesajını gönderir. Hızını kesmeyen General Tojo ise tehditler savurarak, İmparatordan yeni bir hükümet kurmasını talep eder ve isteğine ulaşır. Artık Japonya Başbakanıdır.

Tojo ile birlikte Japonya'da savaş karşıtı olmak adeta yasaklanmıştır. Alınan her karar ülkeyi daha da artan saldırgan politikalar sarmalına sokar. İmparatorluk Donanmasının Komutanı Yamamoto, alternatif düşüncesini de açıklar. Amerikan donanması en az bir yıllık bir süre için etkisiz bir hale gelmelidir. Hedef Pearl Harbour'dur.Temmuz ayının son haftasından itibaren Pasifik Okyanusu’ndan birsavaş her an başlayabilirdi….

6 Aralık 1941 günü Sovyetlerin Almanya’ya karşı başlattıkları karşı saldırıdan 1 gün sonra Japonya Hawaii’deki PearlHarbor’ı bombaladı. Bu olay ABD’nin Büyük Britanya ve Sovyetler Birliği ile ittifak olarak savaşa dahil olmasıyla tam anlamıyla bir dünya savaşına dönüşmüştür.

  

7 Aralık günü erken saatlerde, Japon donanması uçak gemilerinden kalkan uçaklarla PearlHarbor Deniz Üssü’ne operasyon düzenlendi. Bu operasyonun amacı Pasifik Okyanusu’ndan gelecek muhtemel bir Amerikan askeri müdahalesini önlemekti. Kesin bir Japon Zaferi ile sonuçlanan bu saldırı sonucunda; 12 Amerikan savaş gemisi ciddi bir ölçüde hasar görmüş ya da batmış, 188 savaş uçağı imha edilmiş ve 2.403 Amerikan askeri ile 68sivilin ölümüne neden olmuştur.

 Pearl Harbour saldırısının hemen ardından, askeri stratejiler planlandığı gibi uygulanır. Japon Deniz Kuvvetlerinin Pasifikteki üstünlüğü tahmin edilenin aksine, en fazla 6 ay sürer. Amerikan donanması çabuk toparlanmıştır. Ani bir saldırıyla, Singapur, Bataan ve Corregidor'ı eline geçirilir. Amerikalı kripto uzmanları Japon şifrelerini çözünce, Japon Deniz Kuvvetleri çözülmeye başlar. Yamamoto'nun donanması Midway'de Amerikan donanması karşısında müthiş bir yenilgi alır. Japonlar, moraller bozulmasın düşüncesiyle bu yenilgiyi ülkede herkesten gizlerler.

Artık geriye dönüş başlamıştır. Japon donanmasındaki bazı amiraller barış koşullarının konuşulmasını bile isterler. Amerika bölgede birçok adaya asker çıkararak üstünlüğü ele geçirmeye başlar. Savaşın kritik noktada geri dönmesi İmparatora danışmanlık yapan Kıdemli Devlet Adamları Komitesi -Jushin'i harekete geçirir. Siyasi gücü olmamasına rağmen, eski Başbakanlardan oluşan ve Japon kamuoyunu etkileme gücü olan Jushin, Tojo'ya istifa telkin eder. Tojo gelen baskı üzerine Başbakanlıktan ayrılır ve evine döner. Geride kalanlar kötü gidişin hızlanması karşısında şaşkındır.

TEK ÇÖZÜM İNTİHAR KOMANDOLARI; ONİSHİ'NİN YENİ SAVAŞ TAKTİĞİ

Amiral Takijiro Onishi, Pearl Harbour saldırısının hemen ardından Manila yakınlarındaki Clark Field'e saldırılarak Amerikan hava gücünün zayıflatılmasını emreden komutandır. Genç denizciler için adeta bir idoldür. Amerika'nın Pasifikteki yenilenen gücünün dengeyi bozması üzerine Onishi derhal Tokyo'dan Manila'ya gönderilir. Elinde yüze yakın savaş uçağı vardır. Hemen bir plan geliştirir. Leyte Körfezindeki Amerikan gemileri gecikmeksizin yok edilmelidir. Uçaklara 250 kiloluk bombalar yüklendikten sonra, pilotlar doğrudan gemilere çarpacak, intihar saldırıları düzenlenecektir. Filipinler-Luzon'da dört özel saldırı ekibi kurulur. 25 Ekim 1944 tarihinde dokuz uçak Mabalacat'tan havalanır. Pilotlar taptıkları İmparatorları ve Amiralleri için severek ölüme giderler. Boyunlarına beyaz eşarp takan pilotlar, alınlarına Samurai'lerin yüzyıllar önce saç ve terleri gözlerine gelmemesi için kullandıkları Hachimaki'leri bağlarlar. Beş intihar uçağı kamikaze olarak, St.Lo başta olmak üzere dört Amerikan gemisine doğrudan çakılarak okyanusun dibine gönderir. Beş uçak, dört gemiyi yok etmeye yetmiştir. Onishi diğer intihar filolarını organize etmeye çoktan başlamıştır.

1 Nisan 1945 tarihinde Amerikan İç Savaşı kahramanlarından, eski bir Konfederasyon Generalinin oğlu olan Simon Bolivar Buckner 10. Ordu komutanı olarak Iwo Jima'da Japonlarla müthiş bir savaşa başlar. Japonlar düşmanı sahilde karşılama yerine, mağara ve kovuklarda gizlenerek kendilerine gelmelerini bekler ve denizcilere tepelerden ateş yağdırırlar. Kamikazeler de lojistik destek sağlayan gemilere çarparak, Amerikan saldırısını engellemeye çalışırlar. Büyük saldırıda yirmi dört gemisi tahrip edilmiş olsa bile, Amerikan ordusu Japonların beklediği zararı görmeden mücadeleye devam eder.

Pasifikteki son kara savaşı olan Okinawa savaşı sona erdiğinde 12.000 Amerikalı ve yaklaşık 100.000 Japon askeri hayatını kaybeder. Sonunda Amerikan bayrağı Japonya'nın 350 mil ötesinde dalgalanmaya başlar.

ATOM BOMBASI PROJESİ

Atom bombası projesinin geliştirilmesi yaklaşık 6 yıl kadar sürer. Daha savaşın isminin konuşulmadığı günlerde, 1938 yılı içinde Almanya'daki Kaiser Wilhelm Enstitüsünde, iki Alman bilim adamı Otto Hahn ile Fritz Strassmann, 1934 yılında İtalyan bilim adamı Enrico Fermi'nin gerçekleştirdiği deneyi tekrarlama başarısı gösterirler.

Alman bilim adamları bu başarılarını daha önceki çalışmalarına iştirak eden Lise Meitner'le paylaşırlar. Yahudi olan Lise Meitner aynı tarihlerde Almanya dışına kaçmıştır. Lise, bu bilgiyi Danimarkalı bilim adamı Niels Bohr ile paylaşır. Projelerini Amerika'da, Princeton'da sürdüren Bohr, bir an önce çalışmalara başlama niyetindedir. Physical Review Dergisinde bu amaçla bir de makale yayınlar.

BAŞKANA SÜRPRİZ ZİYARET

11 Ekim 1939 tarihinde Başkan Roosevelt eski arkadaşı ve Lehman Şirketinin Direktörü Alexander Sachs'ı Beyaz Saray'da ağırlamaktadır. Sachs, Beyaz Saray'a çok önemli bir mesajla gelmiştir. Mesajın altında Albert Einstein'in imzası vardır. Konu Atom Bombasıdır.

Başlangıçta diğer yoğun gündem maddeleri ile kafası oldukça karışık durumda olan Başkan konuya hiç ilgi duymaz. Ama arkadaşı Sachs kendisini ikinci kez ziyaret edince işler değişir. Bu ziyaretinde Başkan'a buharlı gemilerin mucidi Robert Fulton'un Napolyon'la görüşmesinden bahseden Sachs, yaptığı muhteşem buluşu kendisine anlatan Fulton'u kaçık zannederek, reddeden Napolyon'un çok büyük bir fırsatı kaçırdığını vurgular. Hemen sonra da ilave eder. "Hayal edin Sayın Başkanım, Napolyon Fulton'un fikrini kabul etseydi Avrupa bugün nasıl bir durumda olurdu? …Avrupa siyasi olarak bugüne göre çok farklı olurdu elbette. İnanın içinde bulunduğumuz durum o günlere çok benziyor… Naziler Atom bombasını ele geçirirlerse neler olur, düşünebiliyor musunuz?" diyerek endişesini aktarır.  

Atom bombası korkusu Başkanı ve yakın çevresini çoktan sarmaya başlamıştır.

Durumun ciddiyetini kavrayan Başkan Roosevelt hemen bir komite kurarak çalışmaları başlatır. Çalışmalar birbirinden uzak üç değişik noktada sürdürülür.

Los Alamos-New Mexico
Oak Ridge-Tennessee
Hanford-Washington.

2 Aralık 1942 tarihinde Enrico Fermi, Chicago Üniversitesindeki bir spor salonunda ilk zincirleme reaksiyonlu atom deneyini gerçekleştirir. Akşam saatlerinde yapılan bir telefon görüşmesi ile bu durum şifreli olarak yetkililere duyurulur. "Jim, belki ilgini çeker, öğrenmek istersin. İtalyan kaşif yeni dünyaya sonunda ulaştı."

Sonuç olarak iki değişik bomba üretilir. İnce yapılı olan Uranyum bombaya Roosevelt'e atfen Zayıf Adam, diğerine, kısa ve tombul olan Plutonyum bombaya da Churchill'e atfen Şişman Adam ismini takarlar. Zayıf adam ismi daha sonra Küçük Çocuk olarak değiştirilir. Küçük Çocuğun Japonya'ya atılıncaya kadar teste tabi tutulmamasına karar verilir. Şişman Adam denenecektir. 16 Temmuz 1945 tarihinde New Mexico çöllerinde deneme gerçekleştirilir. 

Plütonyum bombası ABD'de deneme amaçlı olarak patlatıldığında, bu bilgi Potsdam'da bulunan Savaş Bakanı Henry Stimson'a sekreteri tarafından şifreli bir notla iletilir. "Doktor bizlere küçük çocuğun en az büyük ağabeyi kadar güçlü ve kuvvetli olduğu bilgisini çok büyük bir keyifle bildirdi. Gözlerindeki ışığı buradan bile görebiliyorum, çığlığı bizim çiftlikten bile duyuluyor."

 

 

 Ağustos 1945 tarihinde Küçük Çocuk isimli bomba Enola Gay ismi verilen B-29 uçağından Japonya'ya bırakılır. Sabah 7:30 gibi Hiroşima'dan müthiş bir ışık fışkırır. Tüm zamanların en büyük bombası patlamıştır.

8 Ağustos günü The Great Artiste isimli uçağıyla Chuck Sweeney bir maket atom bombasını Pasifik Okyanusuna atarak deneme gerçekleştirir. Amerikan Pasifik Donanması ikinci bombanın hemen atılmasından yanadır. Bu şekilde Japonya'nın ardı arkası kesilmeyen bir bombalamaya maruz kalacağı görüntüsü verilmelidir. Deneme atışı yapan uçağa üsse döner dönmez hazır ol talimatı verilir. Ertesi günü Plütonyum bombası Kokura'ya atılacaktır. Alternatif şehir Nagazaki'dir. Bu defa uçuş rotası ve dönüş yolu oldukça zor görünmektedir. Ancak hava koşulları nedeniyle Kokuro'yu göremeyen ekip bombayı Nagazaki'ye bırakacaktır. Dünya, ikinci büyük Atom bombası haberi ile çalkalanır. Japonya ikinci büyük darbeyi yemiştir.

Bock's Car adı verilen uçakla Nagazaki'nin 9.000 metre üstünde uçarken atom bombasını şehrin üstüne bırakan Chuck Sweney, Kermit Beahan ve Don Albury'den oluşan üçlü, işgalin başlamasının ardından, Nagazaki'ye gelirler. Perişan haldeki Nagazaki sokaklarında gezmeye başlarlar. Attıkları bomba binaları yıkmış, insanları kavurmuş, nehirleri kanla kırmızıya boyamıştır. Şehre gelirken Amerikan tıp adamları ekibine eşlik ederler. Bir gece önce Mori kasabasında konaklayan ekibin başı Chuck, uyumadan önce silahını başucuna koyar. İçindeki şüphe Japonların onun yerini bildiğini, söylemeye çalışır. Sabaha kadar korku içinde uykusuz kalır, zor bir gece geçirir. Ekip, ertesi sabah çürümüş cesetlerin yarattığı koku ve parçalanmış vücut ve kafataslarının arasından şehir merkezine dehşet içinde ilerlerken, atılan bombanın gerçek yüzünü gözleriyle, burunlarıyla hisseder. Hastane odalarında gördükleri manzara daha da kötüdür. Yanmış, iskelete dönmüş insanlar umut içinde tedavilerini beklemektedir. Birçoğu belki de yıllarca sürecek, acı ve ağrılı umutsuz bir hastalığın içinde kıvranacaktır. Hastaların hiçbiri o anda yanlarında dolaşan, Urakami Vadisinde Eylül 1945 tarihinde gezinen, bombayı üzerlerine atarak felakete yol açan üç Amerikalı'nın varlığından haberdar bile değildir.

JAPONYA'NIN ZOR KARARI…


Sonunda karar günü gelir. İki bombanın tarifsiz etkisi Japonya'yı bir yola doğru sokacaktır. Onbir adam üstü kumaş kaplı bir masanın etrafında, havalandırmasız bir sığınakta İmparator Hirohito'yu beklemektedir. Dördü asistan ve yaver konumundadır. Bir kişi konuk olarak davet edilmiş, diğer altısı ise Japon Hükümetinin Yüksek Savaş Komiserliği olarak adlandırılan İç Kabinesini temsil etmektedirler. Ülkede Diet (Parlamento), Jushin (Eski Başbakanların Temsil Ettiği Danışma Konseyi) ve Hükümet olmasına rağmen, alınan kararları o ana kadar Japon ordusu dikte ettirmektedir. Artık yöntemin değişme zamanı gelmiştir. Kabinenin başında bulunan ve 1905 Rus-Japon savaşının büyük kahramanı Kantaro Suzuki, alınması muhtemel kararı bilmesine rağmen yine de heyecan içinde İmparatorun gelmesini beklemektedir. 9 yıl önce askerlerin başarısız suikast girişiminden kurtulan Suzuki, teslim kararının alınması halinde, Japon ordusunun bu karara karşı benzer acımasız tepkiyi göstereceğinden neredeyse emindir. Toplantıya katılanlar arasında bulunan ve müttefik kuvvetlerin ilerde Pearl Harbour saldırısından sorumlu tutarak yargıladıkları Dışişleri Bakanı Shigenori Togo'da Japonya'nın teslim olmasından yanadır. Üçüncü önemli kimlik Denizcilik Bakanı Mitsumasa Yonai ise barışçıl kişiliği ile çok eleştiri alan, kamuoyunda da Amerika ile savaşa en çok karşı çıkan isim olarak bilinmektedir. Toplantıda General Anami, General Umezu ve nihayet Amiral Soemu Toyoda da kabineyi temsilen bulunmaktadır. Toplantının konuğu konumundaki Baron Kiichiro Hiranuma hiçbir yasal yetkiye sahip olmamasına rağmen İmparatora danışmanlık yapan konseyin temsilcisi olarak davet edilmiştir. Baron, kişilik olarak karar mekanizmasının hızlanmasını sağlayan konuşmalarıyla tanınmaktadır. İmparatorun amacının ülkenin teslim koşullarının bir an önce görüşülerek, sonuçlandırılması olduğunu bilen Baron'a bu defa gerçekten büyük iş düşmektedir.

Japonya'nın teslim olma kararı aldığı toplantı

 İmparator Hirohito odaya geldikten sonra konuşma yapmak için bir süre bekler. 1901 doğumlu ve politikaya neredeyse hiç eğilimi olmayan imparatorun temel ilgi alanı deniz-okyanus biyolojisidir. 5 yıl boyunca nişanlı kaldığı ve bu süre içinde 9 kez görebildiği Nagako ile 26 Ocak 1924 tarihinde evlenmiştir. Yaklaşık iki yıl sonra imparator olan Hirohito, tahta çıkınca, hükümdarlık dönemi için kendisine Barış anlamına gelen bir isim seçer. Showa.

Toplantı Başbakan Suzuki'nin konuşması ile başlar. Potsdam Konferansında Müttefik kuvvetlerin tasarlayıp, Japonya'ya dikte ettirdikleri metin üzerinde hararetli bir tartışma yapılır. Askerler, 2000 yıldır hiçbir düşmana boyun eğmeyen ülkelerinin koşulsuz teslim durumunu ulusal onur açısından şiddetle reddederler. 


Sonunda Hirohito konuşmasına başlar. Hirohito ülkesi için ölen yüzbinlerce insanın üzüntüsünü içinde taşıdığını ve ülkesi için hala çarpışan askerlerin kahramanlıklarının unutulamayacağını ifade ederek, duygusal mesajlarını katılımcılara etkili bir konuşmayla hissettirir. Konuşmasını bitirirken; "Büyük dedem, Meiji Hanedanını kuran İmparator Meiji'nin şu anda başka bir alternatif olmadan, ülkemizi yabancılara koşulsuz teslimini kabul etmemize ne kadar üzüleceğini hissederek, gözyaşlarımı içime akıtıyorum ve Dışişleri Bakanımın sunduğu metni onaylıyorum" der.



Binlerce kişinin ölümüne sebep olan ve binaların yaklaşık %36’sı tamamen yok edildiği  Japonya, İmparator Hirohitonun, 15 Ağustos’ta ülkesinin teslim olduğunu ilan ederek  2 Eylül 1945 gününde imzalanan Japonya’nın Teslimiyet Belgesi ile 2. Dünya Savaşı sona ermiştir…



YAYIN VE BLOG İÇERİĞİ

  ZAMANSIZ TARİH DERGİSİ YIL/ SAYI : 2020-2021/ 1 GENEL YAYIN YÖNETMENİ: H.VEYSEL KIRLANGIÇ-  TARİH ÖĞRETMENİ YAYIN YÖNETMENLERİ AZRA NAZ ...